AKŞAMLARINDA ŞARAP KIZILLIĞI OLAN ÂŞIKLAR DİYARI (2)

Divan edebiyatının büyük şairlerinden Nedîm'in Damad İbrahim Paşa'ya yazdığı kasîdesinin matla beytinde,  ''Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behâdır. Bir sengine yek pâre Acem mülkü fedâdır. Bir gevher-i yekpare ... Sâde bir semtini sevmek bile bir ömre değer.'' Şeklinde İstanbul’un güzelliğini anlatır. (Bu arada yazımın ilk bölümünde bu şiirin Yahya Kemal’e ait olduğunu belirtmiştim. Edebiyat Öğretmeni Musa Avcı beni uyararak bu şiirin Nedim’e ait olduğunu bildirdi. Kendisine teşekkür eder, başta Nedim olmak üzere tüm okurlarımdan da bu yanlışlık için özür dilerim.)

Bana göre, Uşak’tan çıkan, şiirleri ile Türk Edebiyatının en büyük şairlerinden olan ve bir türlü hak ettiği yere gelemeyen Ömer Bedrettin Uşaklıgil de, Uşak için en güzel şiiri yazmıştır. Yayla Dumanı adlı kitabında yer alan, 1925 tarihli “Uşak İçin” (s.8) adlı şiirde üstat Uşak’ı şöyle tanımlar:

“Ufkun dalga dalga, göğsün çiçekli. Gülüyor şen bağlar akşamlarında. Aşıklar diyarı olduğun belli. Bir şarap rengi var akşamlarında.”

 İşte bizler de bu büyük ozanımızın tasvir ettiği Aşıklar Diyarı Uşak’a kısa bir yolculuk yapalım. Şu sıcak yaz günlerinde Uşak’ın serin ve “şarap rengi kızıllıklarına” hep birlikte uzanalım istedik.  İlk durağımız, Murat Dağlarının güneyi olmuş, Banaz İlçesine bağlı Bahadır ve Gürlek Köylerinde serinlemiştik.

İçerisinde bulunduğumuz kavurucu yaz sıcaklarında serinlemeye devem edelim ve rotayı değiştirmeyelim. Sadece biraz daha doğuya kayarak, Büyükoturak Köyünde bulunan “Kozviran Göleti” ne gidielim. Orada, unutulan bir köy var: Hallaclar. Nazım Hikmet’in Büyük bir aşk yaşadığı iddia edilen bu köye de bir merhaba diyelim. Ne dersiniz?

KOZVİRAN DA NAZIM İLE SERİNLEMEK

Büyükoturak, Uşak'ın Banaz ilçesine bağlı bir köydür. Uşak iline 51 km, Banaz ilçesine 19 km uzaklıktadır. Nüfusu, 2013 yılı verilerine göre 816 kişidir. 1957 yılında belde olmuştur. 2012 yılında çıkan 6360 sayılı kanunla birlikte nüfusu 2 binden aşağı olduğu için belediyelik düşmüş, köy olmuştur.

Uşak şehir merkezinden Ankara yoluna düştüğümüzde, Banaz İlçesini ve 15 yıldır, termal suların boşa akıp toprağa karıştığı Hamamboğazı’nı geçtikten sonra, sağa dönerseniz, Büyükoturak Köyü’ne, sola dönerseniz bu köyün mahallesi olan Kozviran’a ulaşırsınız.

Yani, Uşak’ın en büyük ve serin bu göletine ulaşmak için toplamda yaklaşık 55 kilometre bir yol yapmış olursunuz. Kozviran Mahallesi, yaklaşık 30-40 evin bulunduğu küçük bir yerleşim alanı. Burada tarihi sayılacak bir istasyon var. Bu istasyonun sağından demiryolunu geçtiğinizde Kozviran’a ulaşırsınız. Demiryolunu geçmeden sola dönerseniz, iki kilometre ötede de Hallaclar Köyüne ulaşırsınız. Biz Kozviran yolculuğumuza devam edelim.

BANA ÇAM AĞAÇLARININ SESİNİ TARİF EDEBİLİR MİSİN?

BBP Uşak Belediye Başkan adayı Mehmet Kahveci, Atapark'ta vatandaş ziyareti yaptı BBP Uşak Belediye Başkan adayı Mehmet Kahveci, Atapark'ta vatandaş ziyareti yaptı

 

Bana çam ağaçlarının sesini tarif edebilir misin? / Aşk fısıltısı gibi bir nefes var da kulağımda / Bir ormandayım sanki ve fısıldıyor / Hatırlatıyor bana geçmişteki gezmelerimizi / Onu anıyorum şimdi bir ormanda olmasam da”

Kimin şiiri bilmiyorum. Ama Kozviran yerleşim alanın sağ tarafına giderseniz, orada tepede büyük bir çam ormanı göreceksiniz. O çam ormanına girdiğinizde, bu şiirin dudaklarınızdan kendiliğinden döküleceğine eminim. Çam ağaçlarının içerisinde yaklaşık bin 200 m yüksekliğinde tatlı bir eğimle çıkan asfalt yoldan tırmandıktan sonra, düzlüğe çıkıyorsunuz. Ondan sonra çam ağaçlarının serinliğinde, uğultularını dinleyerek yolun sağında ve solunda akan derelerin senfonik şırıltıları eşliğinde ve kuş cıvıltıları arasında cennete doğru yolculuğumuz başlıyor.

Çam ağaçlarının değişik şekillerde mavi göklere uzanması bu cennete yolculuğa ayrı bir tat katıyor. Yaklaşık 8 kilometrelik bir yürüyüşten sonra gölet ulaşabilir, serin suların ve doğanın size sunduğu eşsiz manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Oksijen denilen bir maddenin var olduğunu burada rahatlıkla hissedebilirsiniz. Yok, yürüyüş istemiyorsanız, Kozviran Mahallesinin solundan bu su cennetine direk çıkabilirsiniz.

 “Nazım ile zindanda gün be gün biri / Söyletir dilsizi, ağlatır körü / Bir yanım çürüyor, bir yanım diri / Bir yanım deryada çalkanır şimdi “

Hallaclar Köyüne Türklerin yerleşimi, 12. yüzyılda Osmanlıların bölgeyi ele geçirmeleri ile baslar. Daha önce Yunanlılardan kalma izlere rastlanmıştır. 1979´da yeni ilkokul binasının açılısıyla beraber kullanımdan alınan eski yapının yıkımında ortaya çıkan antik çağa bağlı sayılı islemeli tas kısa süre içinde ortalıktan kaybolmuş ve tarihe karışmıştır. 12.yy da Osmanlı henüz kurulmadı. Mehmet Celebi ya da oğlu ikinci Murat dönemin de Manisa seferi sırasında Osmanli ordusu ipek yolu üzre Hallaclar’dan geçer. Bu gün “Sultan Tepesi” olarak anılan yerde konaklarlar. İhtiyaç üzre iaşe temini icin on bir asker karşı köye gönderilir.Bu gün Yazırlar adiyla anılan yerde kurulu Rum köyüne giden askerlerin öldürülmesi üzerine,köy yerle bir edilir. Sağ kalanlar,yine bu seferde tahrib edilen manastırın sağ kalanları ve Osmanlının Türkleştirme politikasi gereği beraberinde getirdiği Türk obaları bu günkü Hallaclar’ın olduğu yerde yurt tutarlar. Türk boylarından Oğuz Boyunun en büyük kolu olan Hallac Türkleri bu köye yerleşen ilk Türklerdir ve adini Halac boyundan alır.

Hallaçlar Köyü Uşak iline bağlı Kütahya il sınırında bulunan bir yerleşim merkezidir. Nüfusunun büyük bölümü 70´li yıllarda başlayan göç sonucu Almanya ve Fransa´da isçi olarak hayatini sürdürmektedir. Coğrafi açıdan Murat Dağının doğu eteklerinde bulunan belde verimli tarım alanlarına sahiptir. Büyük Menderes nehrinin Banaz Çayı koluna su veren teker teker çayların birleştiği bu alan çevreyi yeşilliğe bürür. Kozviran göleti ise çiftçilere modern sulama imkânı açmıştır.

Nazım köyde çocuklara Kur’an öğretmişti

Hallaclar Köyünün onur duyduğu bir olayda Nazım Hikmet’in bu köyde yaşaması olmuştur. Muhtemelen 1930-31 yılları arasında Afyon cezaevinde yatmakta olan Nazım Hikmet, buradan firar ettiğinde Hallaclar Köyünde saklanmıştır.

Gelin bu konuda, 20012 yılında o zaman Yeni Asır Gazetesi’nde Uşak Büro Şefi yani benimde şefim olan ve kendisinden çok şey öğrendiğim Sevgili Ertan Gürcaner’le birlikte yaptığımız bir habere göz atalım:

Nazım'ın Uşaklı aşkı

“Şiirleri ve mücadeleyle dolu yaşamı kadar aşklarıyla da gündeme gelen ünlü şair Nazım Hikmet'in Uşak'ta da Havva isimli kadınla aşk yaşadığı öne sürüldü.

Ünlü şair Nazım Hikmet, Uşak'ın Banaz ilçesinde büyük aşk yaşamış. Nazım Hikmet'in 1930'da gittiği Uşak'ın Banaz İlçesi Büyükoturak Beldesi Hallaçlar Köyünde yaklaşık 1.5 yıl öğretmenlik yaptığı, köyde kaldığı süre içinde de Havva isimli bir bayana aşık olduğu öne sürüldü. Nazım Hikmet'in bugün hayatta olan iki öğrencisi Mehmet Ali Karahisar (92) ile Ahmet Emirdağ (94), kendilerine okuma yazmayı ünlü şairin öğrettiğini söyledi.

KÖYÜN "ESMER GÜZELİ"YDİ

Nazım Hikmet hakkındaki iddiaları bizzat araştırdığını söyleyen emekli öğretmen Emin Altındağ şunları söyledi: "Öğretmenlik yaptığım Hallaçlar köyünde Nazım'ın aşık olduğu söylenen Havva Kara ile ölmeden önce konuştum. O dönemde Havva Hanım 'esmer güzeli' olarak anılırmış. Kendisi bana 'Nazım benimle evlenecek oldu. Babam söylentiler çıkınca beni vermedi. O da bir gün sessiz sedasız köyü terk etti' dedi."

Nazım Hikmet'in öğrencisi Mehmet Ali Karahisar ise yaşadıklarını şöyle anlattı: "12 yaşındaydım. Köye bir yabancı geldi. Muhtar Musa Koca'ydı. Yabancıya misafirperverlik örneği gösterdi. Daha sonra muhtar, Hikmet'in bilgili bir kişi olduğunu görerek öğretmenlik teklif etti. Nazım Hikmet bunu kabul edince, yaklaşık 34 öğrenci 1.5 yıl boyunca ondan ders aldık. Bize okuma yazmayı o öğretti. Okuma yazmanın yanı sıra bize Kur'an-ı Kerim okumayı ve namaz kılmasını da gösterdi. Bizi alır camiye götürür, ama kendisi namaz kılmazdı. Daha sonra köyün ileri gelenlerinden Halil Ağa, Nazım Hikmet'in arandığını duyunca 'Sen nereden geldin, kimsin' diye sıkıştırdı. Nazım Hikmet de bir gün sessiz sedasız köyü terk etti. 1957'de Rusya'da yaptığı bir konuşmayı radyodan dinlerken 'Canım Hallaçlar köyü' dediğini duydum."

Nazım’ın Hallaclar Köyü’nde Havva Kara’ya aşık olduğu haberleri çıkınca, şimdi rahmetli olan Havva Kara’nın oğlu Koreli İsmail, beni bulmuş, Nazım Hikmet’in evlerinde kaldığını doğrulamış, ancak annesine aşık olduğunu yalanlamış, daha sonra bu öyküyü anlatan Emin Altındağ ile mahkemelik olmuştu.

HALLACLAR DA ÇINAR ALTINDA BİR MEZAR

Hallaclar Köyü’nün özellikle yaşlıları, konuşurken şiir gibi konuşur ve kurdukları cümlelerin kafiyeli olmasına çok dikkat ederler. Ne de olsa köylerinden bir Nazım geçmiştir.

Çayırları madenlere kurban giden Hallaclar, her ne kadar suskun, yenilmiş bir vaziyette ise de yolunuz o tarafa düşerse mutlaka uğrayın. Hallaclar’ın insanı mutlak size bir bardak çay, ya da buz gibi bir ayran ve bir lokma yiyecek ikram edecektir. Ne de olsa Nazım Hikmet’in öğrencileridir. Koca şair, Komünist radyoda boşuna mı, “Canım Hallaclar” diye seslenerek selam göndermiştir?

Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,

ölürsem kurtuluştan önce yani,

alıp götürün

Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni.

ve de uyarına gelirse,

tepemde bir de çınar olursa

taş maş da istemez hani...

Demişti ya Nazım Hikmet. Mesela yine onun tabiri ile “Canım Hallaclar” da bir çınar altında mezarı olsa… Ne güzel olurdu değil mi?

Editör: TE Bilişim