Uşak'ın en değerli yeri olarak görülen Bölme ve Elmacık'ta arsası olanlar yandı! Beş para etmiyor! Uşak'ın en değerli yeri olarak görülen Bölme ve Elmacık'ta arsası olanlar yandı! Beş para etmiyor!
Diyanet İşleri Başkanlığı, bugünkü Cuma hutbesinde 17 Ağustos depremine değindi ve doğanın talan edilmesinin deprem ve sel gibi felaketlerin tetikleyicisi olduğunu, ülke genelindeki camilerde vatandaşa anlattı. Şu dönemlerde Uşak ve çevresini etki altına alma ihtimali olan fay hattının bulunduğu bölgeye kurulması planlanan ve ÇED olumlu raporu verilen Murat Dağı için ortaya konan mücadele döneminde, bugünkü hutbe çok önemli bir mesaj olarak algılandı. Hutbede, Kur’an-ı Kerim’deki şu çağrıya dikkat çekildi: “Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın." Nitekim tabiata sorumsuzca müdahale eden, kendi menfaati için ormanları kesen, suyu ve havayı zehirleyen, toprağı kurutan insanoğlu, yeryüzünde dengeleri bozmaktadır. Afetlerin kötü neticelerinin önemli bir kısmı bizim kendi hata ve ihmallerimiz sebebiyledir. Nitekim Yüce Rabbimiz bu hususta şöyle buyurur: "Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar”. 

MURAT DAĞI’NA KURULMASI PLANLANAN ALTIN MADENİ FAY BÖLGESİNDE
Öte yandan Uşak, Kütahya ve Eskişehir için hayati öneme sahip olan Murat Dağı’na kurulaması planlanan altın madeninin bölgedeki fay hatlarına yakın bir noktada yer aldığı ve burada yapılacak fiziksel işlemlerin depremlerin tetikleyebileceği bildiriyor. Uzmanlar, daha önce depremle sarsılan Gediz fayının hararete geçmesi durumunda, bölgenin şiddetli bir depremin etkisi altına kalabileceğine vurgu yapıyor. Gediz ve Simav bölgesindeki fay hattı, son olarak 2011’de harekete geçmiş ve Simav’da 5.9 şiddetinde bir depremle sonuçlanmıştı. Öte yandan  bölgede, 28 Mart 1970 tarihinde ve yine gece 23.05 sıralarında Gediz depremi meydana gelmişti. Yaklaşık olarak 3 bin kilometrekarelik genişlikte bir sarsıntı sonucu, 3 bin 500 ev tamamen yıkıldı ve 7 bin ev ağır surette ve 10 bin 600’den fazla bina da orta ölçüde hasara uğramıştı. Yaklaşık 80 bin kişi barınaksız kalmış ve 6 saniye süren deprem sonucu bin 86 kişi yaşamını yitirmiş ve bin 260 kişi de yaralanmıştı. Depremin etkisi köylerde de maddi ve manevi kayıplarla sonuçlanmıştı.  Depremin şiddeti o dönemde 7,2 olarak ölçülmüştü. 

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI’NIN BUGÜNKÜ DEPREM VE DOĞAYLA İLGİLİ HUTBESİ ŞÖYLE: 
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: "İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah dönüş yapsınlar diye işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor."
Okuduğum hadis-i şerifte Resûl-i Ekrem (s.a.s), şöyle buyuruyor: "Batan bir diken bile olsa Müslüman'ın başına gelen her bir musibeti, Allah onun günahlarına kefaret kılar."
Bizler Allah'tan geldik ve O'na döneceğiz. Rabbimizin dünyada hepimizi çeşitli şekillerde imtihana tabi tuttuğunun idrakindeyiz. Bu dünyanın geçici, ahiret hayatının ise ebedi olduğuna yürekten inanıyoruz. Rabbimizin verdiği nimetlere şükrediyor, musibetler karşısında ise sabır ve sebat gösteriyoruz. Rabbimize güveniyor, O'na tevekkül ediyoruz. Ancak doğal afetlere karşı insan olarak üzerimize düşen sorumlulukları da yerine getirmeye çalışıyoruz.
En büyük galaksilerden en küçük karıncalara kadar, tabiat bir bütün olarak Allah tarafından yaratılmıştır; her an O'nun kontrolü altındadır. Tabiatın muhteşem uyumu ve dengesi, Allah'ın hükmüne ve kanunlarına bağlıdır.
Kimi zaman yaşanan afetler ise tabiatı alt üst ettiği gibi, insanların hayatını da acı bir şekilde etkiler. Tarihte yaşanan deprem, sel, heyelan ve yangın gibi nice afet, can ve mal kaybıyla sonuçlanmıştır. Ülkemizde de yakın tarihte yaşadığımız deprem ve sel felaketlerinin acısı hala yüreğimizdeki tazeliğini korumaktadır.
Kur'an-ı Kerim'in insanlığa şöyle bir çağrısı vardır: "Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın." Nitekim tabiata sorumsuzca müdahale eden, kendi menfaati için ormanları kesen, suyu ve havayı zehirleyen, toprağı kurutan insanoğlu, yeryüzünde dengeleri bozmaktadır. Afetlerin kötü neticelerinin önemli bir kısmı bizim kendi hata ve ihmallerimiz sebebiyledir. Nitekim Yüce Rabbimiz bu hususta şöyle buyurur: "Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar."
Mümin, Allah'ın takdirinin muhakkak gerçekleşeceğine iman eder. Ama aynı zamanda tabiat olaylarının, ilâhî düzen ve kanunlar gereği, sebep-sonuç ilişkisi içerisinde meydana geldiğini de idrak eder. Çalışmayı ve sebeplere sarılmayı terk edip "Allah'ın dediği olur" diyerek kolaycılığa kaçmaz. Tabiata zararlı adımlar atarak, göz göre göre afeti davet etmez. İşini sağlam yapar. Her türlü tedbiri alır. Maddi ve manevi sebeplerin tamamına başvurduktan ve sorumluluğunu yerine getirdikten sonra Rabbine tevekkül eder. Peygamber Efendimizin ifadesiyle "önce devesini bağlar, sonra tevekkül eder."
Güvenli bir hayat için gerekli tedbirleri alalım. Afetlere karşı bilinçli ve hazırlıklı olalım. Deprem, heyelan ve sel riski bulunan bölgelere ev inşa etmeyelim. Ailemizi afet ve acil durumlar hakkında bilgilendirelim. İlkyardım eğitimi, bilgi ve destek için yaşadığımız şehrin AFAD il müdürlüklerine müracaat edelim.
Yarın yirminci sene-i devriyesi olan 17 Ağustos Marmara depreminde ve bu güne kadar ülkemizde meydana gelen afetlerde hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyoruz. Yüce Rabbimiz, bizi, ülkemizi ve İslam beldelerini afetlerden muhafaza eylesin. Bizlere de afetlerden gerekli dersleri çıkarmayı, sorumluluklarını yerine getirip huzurlu ve güvenli bir hayat sürmeyi nasip eylesin.
 
Editör: TE Bilişim