Uşak'ta trafiği mahvedenler ve gürültü kirliliği yapanlar! Uşak'ta trafiği mahvedenler ve gürültü kirliliği yapanlar!
      ÖZEL//          Son dönemlerde yerel ve genelde en etkili medya nedir diye soracak olunursa, vereceğim net yanıt: Fısıltı Gazetesi olur...
                Fısıltı gazetesi, öyle bir medyadır ki, iletişim fakültesindeki prof., doç veya yrd. doçlar bu konuda her hangi bir tez yazamazlar. Çünkü hakkında bilimsel anlamda her hangi bir makale henüz kaleme alınmamıştır.
                Neyse ki ben bu boşluğu doldurmaya niyetliyim...
                Öncelikle fısıltı gazetesi, iletişimin temel kuralı olan; KAYNAK - İLETİ - KANAL - HEDEF dörtlemesine uymaz. Normal bir medyada haber, bir kaynaktan çıkar ve iletiler, belli bir kanalla son kullanıcıya ulaşır.
                Fısıltı gazetesinde durum çok değişkendir, kaynak geri bildirim verebilir, ileti ve kanalın ta kendisidir. Hedefin ucu bucağı yoktur ve kestirilemez. Kaynaktan çıkan iletiler hedefe ulaştıklarında, hedef de artık bir kaynak sayılır.
                Fısıltı gazetesinin normal kitle iletişim araçlarından farkı, her iletinin ulaştığı ve kaynağa dönüşen hedefin, bir sonraki aşamaya getirdiği iletideki abartılı durumlardır.
                Bir örnekle durumu daha iyi anlatabilirim diye düşünüyorum.
                Farzı misal, Uşak İsmetpaşa Caddesi'ni ele alalım. Ulu Camii bizim için kaynağın ilk beslendiği nokta olsun ve hedefin son durağını ise Dörtyol olarak belirleyelim.
                Fısıltı gazetesinde vereceğimiz haberi, polisin A. şahsına kimlik sorması ve bunu gören B şahsının konuyu hemen birilerine yetiştirmeye çabası üzerine kuralım.
                Ulu Cami önünde polisin kimlik sorduğu A. şahsıyla ilgili bilgiyi B., hemen İş Bankası'nın önünde C.'ye anlatır. B., ilk anda C.'ye "A.'ya polis kimlik sordu, haberin var mı?" der.
                Bu iletiyi alarak bir anda kaynağa dönüşen C., boş durmaz ve hemen soluğu Halk Bankası civarında gördüğü D.nin yanında alır. Ve şu muhabbet olur:
C: Haberin var mı A.'yı polis gözaltına almış, apar topar karakola götürmüş.
D: Yok ya ciddi misin. Vardı onun bazı tuhaf halleri...
                Bu taze haberi duyan ve A. hakkında biraz da önyargısı olan D. olayı Ziraat Bankası'na doğru gördüğü E.'ye şöyle akseder:
D: Duydun mu bizim A.'yı polis almış, birazdan da savcılığa çıkacakmış. İşi zormuş, hakkındaki iddialar çok vahim...
E: Yapma yahu.. Demek birileri düğmeye bastı ha...
                E., bu haberin daha fazla kitlelere yayılması anlayışını bozmaz ve hemen Tiritoğlu Parkı'nda gördüğü F.'yi sıkıştırıp:
E: Dediğim çıktı, A.'yı polis almış, savcılık sorgusu bitmiş ve hakimin karşısına çıkıyormuş.   
F: Kaç yıl yer dersin.
E: Ohooo epey yatar, kafadan 5 sene çıkamaz. Zaten mahkemesi falan epey de sürer hani...
                F. de tıpkı diğerleri gibi Heykel'in önünde karşısına ilk çıkacak olan G.'yi gözüne kestirir ve sıcak ve bir o kadar da kavrulmuş haberi sunar:
F.: A.'yı polis almış, mahkemeye bile çıkarılmış, hakimin tutuklu yargı isteyeceği söyleniyor.
G.: İnanmıyorum. Şoktayım...
Neyse son durak Dörtyola gelindiğinde muhtemelen şu muhabbet geçecektir:
G: Haberin var mı olanlardan?
H: Yok ne oldu ki!
G: Bizim A.'yı tutuklamışlar cezaevine konmuş. Hakim müebbet verecekmiş.
Bol fısıltısız günler dilerim. Umarım en etkili medya organı olan fısıltı gazetesinin çalışma prensibini anlatmaya gücüm yetmiştir.
Sahi merak ettim şimdi, bizim A. epey yatar mı ki!

YAZAN: ALİ ARASLI / 28.03.2017
Not: İş bu yazıdaki tüm olaylar ve gelişmeler tamamen hayal ürünü olup, gerçekle hiçbir alakası yoktur... 
Editör: TE Bilişim