ZİRVEDE AÇAN KAN ÇİÇEKLERİ

İtecik Tepesi Uşak’ın 10 kilometre batısında bulunan sönmüş volkan ağzı olan bir tepedir. Bu tepenin bin 200 metre yüksekliğindeki açan laleler al renkleri ile görenleri kendilerine hayran bırakıyor. Kan rengi lalelerin rengini, cehennem yürekli üç yiğit kardeşin kanından aldığını bilir misiniz? Uşak’ta doğal oluşumların yarattığı görüntüler, başka bir ilde olsaydı o il ya da ilçe şimdi Kapadokya ile yarışıyordu. Uşak Milletvekili olmak isteyenler, bu doğal oluşumu, Uşak’ın tarihini güzelliklerini bilselerdi, Uşak 3 katı daha büyük bir Uşak olurdu.

                                                                                    SALİH KILINÇ (GEZİ YAZISI)

Gece yağan yağmurun etkisi ile tabiatın kokusunu iliklerimize kadar hissettiğimiz bir ortamda Zirve Dağcılık Uşak Şubesi’nin canlarıyla İtecik Tepesi’nin kuzeyinden tırmanışa geçtik. Serin havaya rağmen baharın toprağa serdiği yeşil örtü, soğuk bir kış gününde içine gömüldüğümüz yorganın sıcaklığını ve huzurunu iliklerimize kadar hissederek çıkıyoruz.

Kuzeyimizde Uşak Tekstil OSB ve Gediz ilçesine kadar olan köyler, hemen altımızda, “Bu kalp seni unutur mu?” şarkısını söyleten kalp şeklinde oyulmuş,  hayvanların su içmesi için kalp şeklinde yapılmış bir göl, doğumuza Uşak’ın karaltısı, güneyde ise art arda uzanan tepeler ve bu tepelere ilahi bir denge ile serpiştirilmiş beyaz ve pembe çiçekli ağaçlar.

Hani o ünlü Divan Edebiyatı Şairi Nedim’in İstanbul için söylediği bir şiir vardır:

Bu şehr-i Istanbul ki, bi-müsli bahadır

Bir sengine yekpare acem mülkü fedadır

İnanın canlar, İstanbul kadar olmasa da Uşak’ında bir parça güzelliğine cihan değişilmez. Biz bir türlü kıymetini bilemedik o da ayrı bir mevzu.

Yaklaşık bin 200 metre kadar tırmandıktan sonra  Zirve ailesinden Elvan Bakıcı Kız’ın sevinç çığlığı ile o taraf yöneliyoruz. Elvan Kız; “Aaaa… İşte meşhur “İtecik’in Top Lalesi” diyor.

Ancak laleler henüz açmamış. Tomurcuk halinde görünüyor. Dik başı ile patlayacak bir isyanın habercisi gibi. Allı yeşilli bir isyan gibi bugün yarın patlayacak. Çevremizde top laleler. Henüz hiç biri açmamış. Zirve de de binlerce lale bitkisine rastlıyoruz. Henüz açanı yok. İlginçtir, İtecik Tepesi’nin güney doğusundan aşağı indiğimizde dereye doğru açmış top lalelerine rastladık ve fotoğrafladık.

“Emperyalist Uşakları Anadolu Uşaklarına karşı”

Orman İşletme Uşak İl Müdürlüğü tarafından korunma altına alınan bu lalelerin hüzün ve kan kokan öyküsü de şöyledir:

“Yıl 1920, Yunan Orduları Uşak’a girmek için var gücüyle saldırmakta, ancak, İtecik Karakuyu Köyü hattını koruyan Uşak’ın milis kuvvetlerini bir türlü aşamamaktadır. Milis, yerli halktan oluşan yani ordu malı olmayan kısa bir eğitimden sonra gönüllü askerlik yapan yerel halktan devşirme asker demek. İçinde serserisi, ayyaşı, anasını babasını keseni ne ararsan var. Ancak Nazım Usta’nın tabiri ile Türk Köylüsü’dür;

“Topraktan öğrenip kitapsız bilendir. / Hoca Nasreddin gibi ağlayan /                       Bayburtlu Zihni gibi gülendir. / Ferhad'dır Kerem'dir ve Keloğlan'dır. / Yol görünür onun garip serine, analar, babalar umudu keser, kahbe felek ona eder oyunu. / Çarşambayı sel alır, bir yâr sever el alır, kanadı kırılır çöllerde kalır,

ölmeden mezara koyarlar onu. / O, «Yûnusû biçâredir / Baştan ayağa yâredir»,

ağu içer su yerine. / Fakat bir kerre bir derd anlayan düşmeyegörsün önlerine

ve bir kerre vakterişip / «-Gayrık yeter!...» demesinler. / Bunu bir dediler mi,

«İsrâfil sûrunu urur, mahlûkat yerinden durur», toprağın nabzı başlar                   onun nabızlarında atmağa. / Ne kendi nefsini korur, ne düşmanı kayırır, «Dağları yırtıp ayırır, kayaları kesip yol eyler âbıhayat akıtmağa...»”

İsrafil surunu öttürmüş, bu cıbıl, bitli Uşaklılar, içlerindeki kelimelerin kifayetsiz kaldığı, hiçbir kalemin yazamadığı o vatan aşkı ile Yunan Ordusuna karşı öyle bir mübalağa cenk ederler ki; Allah! Allah! yer gök bu yiğitlerin direnişine selam durur.  Emperyalistlerin Uşağı Yunan Ordusu, topu ile tüfeği ile ne ettiyse Anadolu Uşaklarını aşamaz. Tam o sıralarda artık Ramazan mıdır Kurban Bayramı mıdır bilinmez.  Bir dini bayram gelir çatar.

Civar köylerden gelen milisler komutana çıkar; -“Komutanım, Yunan korkudan yanımıza yanaşamaz. Yok gayri, izin verirsen köyümüze gidelim, bayram namazımızı kılalım. Çoluk çocukla hasret giderelim” şeklinde izin isterler.

Komutan da bu kahramanlarını kırmaz. Ancak, Büyük Devlet Adamı merhum İsmet Paşa’nın değdi gibi, “Kahramanı da haini de bol bir millet” olduğumuzdan bir gönlü kara duramaz, Yunan Ordusuna haber uçurur. “Askerler dağıldı, koşun” diye.

Yunan Ordusu koşarak gelir. O sırada cehennem yürekli üç yiğit kardeş, değirmene un götürmektedir.  İtecik Tepesi eteklerinde bu üç yiğit kardeşle karşılaşan Yunan Ordusu, kardeşlerin üzerine ölüm kusmaya başlar. Gel velakin bu cehennem yürekli üç yiğit gardaşın her biri bir orduya bedeldir. Onlar da çeker mavzerlerini. Üç cehennem yürekli yiğit. Ahmet Arif’in tabiriyle şöyle cevap verirler, emperyalist uşaklarına:   “Vurun ulan, / Vurun, / Ben kolay ölmem. / Ocakta küllenmiş közüm, /    Karnımda sözüm var / Haldan bilene.”

Cehennem yürekli üç yiğit çarpışa çarpışa İtecik Tepesine doğru çekilir. Her yanlarından kanlar akmaktadır. Akan kanları o tarihe kadar hep bembeyaz açan top lalelerinin üzerine ala boyamıştır. Her biri bir kenarda ruhunu teslim etmiştir. Ancak onların kanı ile kırmızıya boyanan beyaz laleler, bir daha açmaz. O gündür bugündür bu şehitlerin kanı renginde laleler süsler İtecik Tepesini.

Bizim Uşaklılar; “hani şu derya içre olup  deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf” tır

İtecik Tepesi, çevrenin doğal güzelliği, top lalelerinin kızıllığı, pembe beyaz açmış ahlat çiçeklerinin rengi ve kokusu içerisinde başımızı döndüren yolculukta geldiğimiz nokta biz Zirve Canlarını adeta bir başka boyuta getiriyor. Çevremizdeki doğal kaya oluşumlarının yarattığı şekiller ise eşi benzeri görülmemiş panoramik görüntü sergiliyor.

Nevşehir, Kapadokyası’nı Manisa’ya bağlı 77 kilometre uzağımızdaki Kula İlçesi, peri bacalarını pazarlamak için durmadan çalışıp çabalarlar. Bizim Uşaklar, kendi memleketimiz kendimiz bilmiyoruz ki; başkasına tanıtalım. İtecik Tepesinin doğusu ile Kayağıl Köyünün batısı arasında kalan alan değeri bilinse belki de Türkiye’nin en güzel doğal alanlarından birisidir. O kadar iddialıyım yani. Hele bir deresi var, Suyun içinde ayaklarınız ıslanmadan yürürken bir kanyon içerisinde kendinizi bambaşka bir dünyada hissedersiniz. Aynı doğal oluşumları, Avgan Köyünde bulunan Kazancı Deresinden Ulubey’e doğru yürüdüğümüzde de görüyoruz.

Bakın şimdi 7 Haziran Genel Seçimlerinde Uşak’a üç milletvekili seçeceğiz. Hangi partiden olursa olsun, hiçbir aday, “Ben Uşak’ın tarihini şöyle değerlendireceğim, Doğal güzelliklerini şöyle paraya çevireceğim. Uşak’a turist yağdırıp, ekonomisine katkıda bulunacağım.” Var mı böyle bir babayiğit? Yok. Neden yok? Çünkü kendisi Uşak’ı tanımıyor ki. Bilmediği bir konuda nasıl ‘yapacağım” desin?

Şimdiye kadar, Uşak’ın değerini bilen vekil çıktımı ki, bundan sonra çıksın? Herkes olamayan büyük büyük projelerden bahsetti. Uşak Kültürü denince bir müze yapılsın, Uşak’ta bir iki dizi çevrilsin. (O da istasyonda birkaç dakikalık bir görüntü. Mucize filmine gittiyseniz görmüşünüzdür. Uşak Tren Garı’nda film çekildi. Ancak, filmde garın üzerinde” Menemen” yazıyordu)

Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü, “Ödenek yok” bahanesine sarılıp, Uşak’ın tanıtımında tabela müdürlüğü olarak rol oynarken, Uşak’ın kültürü, tanıtımı, tarihi değerleri konusunda Uşaklıdan hiçbir talep almayan vekil adayları da bu konuda politika üretmek yerine, popülizm yaparak oy avcılığına soyunuyor.

Son dönemlerde bu konuda tek çalışma yapan kurum olarak Uşak İl Özel İdaresi göze çarpıyor. Bu konuda önderlik eden Uşak Valisi Sayın Seddar Yavuz’a, İl Genel Meclisi Başkanı Sayın Mehmet Nacar’a ve İl Özel idaresi Sekreteri Sayın Servet Ecemiş’e çok teşekkür ederim.

Nerden nereye? Zirve Dağcılık Uşak Şubesi canları ile yaptığım bir İtecik Tepesi gezisi hepimize çok büyük bir keyif verdi. İnsan, ister istemez, bu kadar doğal güzellikleri ve tarihi değerleri olan mahzun ve sahipsiz memleketimin haline üzülüyor. Yoksa kimseyle uğraşmak, kimseye çamur atmak gibi bir niyetimiz yok. Yazımı son günlerin o popüler seslenişiyle kapatayım:

Eyyy Uşaklı!

Memleketine sahip çık. Seni temsil edecek insanları seçerken, Uşak’ın toprağına, taşına, kuşuna ağacına sahip çıkıyor mu? Bunu sorgula. Uşak’ın güzelliklerini sen de gör ve çocuklarına göster. “Hani şu derya içre olup deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf” olma.

 

Uşak Belediye Başkan yardımcılarına görevleri verildi! Şanlı, zabıta ve mezarlıklara da bakacak! Uşak Belediye Başkan yardımcılarına görevleri verildi! Şanlı, zabıta ve mezarlıklara da bakacak!

 

Editör: TE Bilişim