Sevgili dostlar

  17 Aralık’ta dahil olmak üzere daha öncesinde de yaşanmış bir dizi hamlelerin (7 şubat- gezi olayları) hiçte masum olmadığı her birerinin ulvi ve ahlaki değerler maskesine büründürülmüş ama esasında tarihin bile yazarken utanacağı; milletin evlad-ı liderine istiklaline ve kadim değerlerine kasta eden, planlı, organize içerdeki fasit odaklarında elvermesiyle vücut bulan, dış odaklı bir operasyon olduğu gün gibi ortaya çıkmıştır memleketin yürekli, dürüst ve bağlı kanadı bu operasyonu önlemiş ve röntgenini de çekerek toplumun önüne sermiştir.

Bundan sonra bu şeytanlıkları savunmak, masum göstermek ve canlı tutmak adına, yazılacak her yazı, söylenecek her söz tarafımdan kabul görmeyeceği gibi yok hükmünde olacaktır.

Milletimin ekseriyeti gibi bende kişisel hükmünün milli iradeye darbe şeklinde verdim ve tartışmanın bu kısmını kapattım.

Üzerinde durmak istediğim konu ise ülke insanı olarak bu denli açık amaçlı olaylardan sonra, ortalama insan zekâsına sahip bir bireyin kavraması gerektiğine, dolayısıyla da bütün olarak toplumsal zekâmızın da kavraması gerektiğine inandığım bazı temel unsurlar ve özelliklerdir.

İlk olarak milli iradeyi oluşturan, zaman zaman bireysel olarak basite aldığımız, kullanmaktan imtina ettiğimiz siyasi reylerimizin oylarımızın aslında ne kadar güçlü ve etkili olduğunu öğrenmiş olmamızdır. Vakıada görüldüğü üzere 17 Aralık’tan bu yana sahnedeki cambazların bütün niyeti tek tek bizim reylerimize oylarımıza yönelik kandırma ve yanıltma oyunlarıdır.  Amaçları ise şimdiki verdiğimiz yerden aldırıp kendi istedikleri yere verdirebilmek teatral dille "kendini size adamış kralınızı hile ile size devirtmektir. Buradan öğreniyoruz ki irademiz güçlüdür ve bütün oyunları yıkar.

 İkinci olarak, güçlü ve tek başına iktidar olan hükümetlerin önemi ve olması gerektiğidir, yine vakıada görüldüğü gibi eğer parti disiplin ve bütünlüğü güçlü muktedir bir hükümet olmasaydı, diğer değişle şuanda bir parçalı koalisyon hükümeti olmuş olsaydı, bedbahtlar amaçlarına kesin ulaşmış, memleket toz duman içinde kalmıştı. Açıktır ki bu durumu temin etmenin yolu siyasi mühendislik ile ya da oturup matematiksel hesap yapmakla değildir. Güçlü ve muktedir tek başına hükümet kurmanın yegâne yolu, milletin teveccühünün ekseriyetinin bir yerde toplanmasını sağlamaktır. Mevcut durum itibari ile siyasal yelpazede böyle bir adres vardır. Kıymetine ve idrakine varmamız yararımıza olacaktır.

     Üçüncü olarak, bu günden geriye çok partili demokratik siyasi hayatımızın derinlemesine en halka dayanan, sürdürülebilir başarılı, en milli duruşlu, dünyanın azgın küresel güçlerine ve vesayetçi iç dinamiklere en dirençli ve mücadelede kararlı hükümetin artık farkına varmamız gerektiğidir. Yine vakıada görüldüğü üzere kendisine yapılan bitirici ahlak dışı saldırıda bile, fasit damarlara gram taviz vermemiş, ihtiyacı olan gücü milletinden aldığı fevz ve yetkilerden devşirmeyi ihmal etmemiştir. Siyasi yelpazemizde şuan ki mevcut tablo itibariyle bu özellikleri barındıran, taşıyan başak oluşumun olmadığını görüyoruz. Daha vahim olanı ise ana eksen itibariyle meclis muhalefetlerinin ve de sosyal dokudaki hükümet muhaliflerinin, iktidar mührü için anti demokratik yollardan ve dışarıdan güç devşirme niyeti, tatbiki ve aczi içinde olmalarıdır.

 Buradan hareketle de yaslanacağımız tek çınarın hangi olduğunu görmemiz gerekir.

  Dördüncü olarak görülmesi gereken olgu; bu günkü iktidarın bir anlamda toplum öğretmenliği işlevi görmüş, halende görüyor olması gerçeğidir. Genç sayılabilecek siyasi yaşına rağmen, Demokrasi dışı çokça saldırılara maruz kalmış, bütün bu saldırılar karşısında meşru ve haklı savunmasını, mücadelesini büyük bir olgunluk içerisinde ve cesurca vermiştir.

Bütün bunlar yaşanırken aslında bize öğrettiği şey çok kıymetlidir. Her türlü vesayetten uzak, seçkincilikten arındırılmış katıksız saf demokrasi.

Yani millet egemenliğini ve de bunun mümkün olduğunu…

 Ve yine Türk toplumunun dışa dönük ufkunun genişlemesi ve özgüveninin oluşturulması, bu dönemde kazandırılan nitelikler arasındadır.

Siyasi manada Türkiye, toplum mühendisliğinden öte toplum öğretmenliğine evrilmiş bir yönetsel anlayışla tanışmıştır.

İla nihayetinde derim ki

Tarih bir millete her zaman gerçek manada liderler sunmaz. Demokraside, her zaman güçlü ve muktedir hükümetler sunmaz. Şu güzel talihe bakınız ki tarih lideri, demokraside hükümeti bize bahşetmiştir.

 Ve tarih bir milleti sınar.

 Siyasal tarihimiz kahpeliğe ve hainliğe kurban verilmiş liderlerle doludur.

Ve bu yüzden bedhahlar bize liderini yiyen ahmak vampirler gözüyle bakmaktadır.

Ve bu oyunların sonu bu yüzden gelmiyor.

Ahmak olmadığımızı, vampir olmadığımızı suratlarına vurmanın tamda zamanı.

30 Mart iyi fırsat!

Bizim için cefa çekene,

Vefamızı gösterelim.

Gönlümüzle yüreğimizle mührümüzle…

Baki selam…