Uşak'ta bir bardak suda kıyameti koparan mevzuyu soruşturduk! Hiçbiri gerçekçi değil! Uşak'ta bir bardak suda kıyameti koparan mevzuyu soruşturduk! Hiçbiri gerçekçi değil!
YAZAN: SALİH KILINÇ // 


Basın Bayramı veya Gazeteciler ve Basın Bayramı, tarihi konusunda üzerinde anlaşmazlık bulunsa da  Türkiye'de Türk basınında sansürün kaldırılmasının yıl dönümü olarak her yıl 24 Temmuz tarihinde kutlanan önemli günü olarak kabul edilir. Osmanlı İmparatorluğu zamanında çıkan tüm gazeteler sansür memurlarının kontrol ve denetiminden geçtikten sonra yayınlanıyordu. Türk basınında sansürün ilk uygulandığı tarih ise 10 Mayıs 1876'dır. 24 Temmuz 1908 tarihinde İkinci Meşrutiyet yürürlüğe girdikten sonra bu uygulamaya son verilmesi günümüzde "sansürün kaldırılması" olarak adlandırılmaktadır. İşte bundan dolayıdır ki bugün sansürün kaldırıldığını kabul edip, basın leşkerleri o gündür bugündür bayram olarak kutlarlar. Günümüzde, ülkemizde sansür kalktı mı, kalkmadı mı tartışılır. Kalktıysa gazeteciler için açılan bunca dava neyin nesi? Gözaltına alınan tutuklanan gazeteciler keyfi mi içeri alındı? (Allah’a şükür şu anda gözaltında ve tutuklu gazeteci olmadığı bilgisine ulaştım.)
PARAYI ÇUVALLA ALIP MABAT BÜYÜTMEK UŞAK’TA GAZETECİLİK OLDU
 Amma velâkin Uşak’ta sansürü tartışacak olursak; Allah’a şükür Uşak’taki kadar başka ilde rahat gazetecilik yapan var mı? Bilemiyorum. Bu arada sanırım Uşak’ta yaptığım haber veya yazdığı yazıdan en çok dava açılan ve adli soruşturmaya uğrayan gazeteci de ben olsam gerektir. Hakkımda açılan dava veya adli işlemlerin sayısı 200’ü geçmiştir. Hepsinden de beraat ettim. Hakkımda bu kadar çok dava açılmasının nedeni ne polistir, ne de resmi makamlar. Sözüm ona benim yaşım kadar gazeteci olduğunu söyleyen fosilin birisi her fırsatta şikâyetçi olduğu içindir. Tıfılların içerisinde de, “Ağabey, ustam” deyip üç kuruşa satan çok olmuştur. Neyse o da ayrı bir mevzu. Uşak Valisi Sayın Seddar Yavuz, Uşak’a vali olarak atanalı yaklaşık 18 ay oldu. Bugüne kadar basınla en sağlıklı iletişim kuran yönetici olarak kendilerini gözlemledim. Her görüşmemizde de sürekli tartıştık. Bu tartışmalarda, eleştirilere ne kadar açık ve demokratik bir tutumu olduğuna tanık oldum. Şu ana kadar hiçbir gazeteci ile hakkında hukuki bir işlem başlattığını görmedim. Vali yardımcıları desen, her zaman basınla ilgili hal hatır sorar, hangi konuda istek yapsak yardımcı olurlar. Geçmişte validen daha kralcı olup basını odasından kovam vali yardımcıları olmuştu. Hatta birisi hızını alamayıp basın mensubuna makas bile fırlatmıştı. Uşak Belediye Başkanı Sayın Nurullah Cahan’ ı seçildiğinden bu yana adeta top ateşine tuttum. Ağzını açıp bir gün, “Sen ne yapıyorsun” demedi.  Emniyet Müdürü Sayın İbrahim Ergüden desen, her zaman sohbet edebildiğim mütevazı bir yönetici.

Eeee… 

“Şu dönemde Uşak basınına sansür var” diyebileceğimiz bir durum var mı? Yok. Hiç biri yargılanmıyor, tutuklu değil, hükümlü değil. Hatta, ‘günlük gazete çıkarıyorum” ayağına devletten resmi ilan alıp deveyi hamuduyla, pardon parayı çuvalla götürürler, yanlarında da bir tane gazeteci, muhabir istihdam etmezler. Kimse de, “nerede senin çalışanların bakayım?”  diye sormaz. İyi mi?

BAHÇADA YEŞİL HIYAR GAZETECİLİKTEN BAŞKA HER İŞİ YAPAR
Haa.. Uşak’ta hapse giren gazeteci de çoktur.
Kimi sahtekarlıktan, kimi hırsızlıktan, kimi, kadın satmaktan, kimi tarihi eser kaçakçılığından, kimi çete kurup silahla adam tehdit etmekten ve gasp etmekten, şantajdan. Gel gelelim, bir tane yaptığı haber ya da yazdığı yazıdan hapse giren gazeteci taifesi bulamazsın.
Uşak’taki gazeteci taifesi, hepsi olmasa da 3/4’ ü bedavadan oturduğu yerden para kazanmasını sever.  Yanında adam çalıştırıp para vermek işine gelmez. Kamu kurum ve kuruluşlarından haber nasılsa hazır geliyor Kopyalayıp yapıştırırken, narin parmakları incinir oldu.
Bakın Uşaklı gazetecilerin mabadına, yine 3/4’ ünün ki besiye çekilmiş damızlık manda gibi kocaman olmuştur. Kıpraşmayı hareket etmeyi, habere gitmeyi pek sevmezler. Oturdukları yerden ahkam kesmeye bayılırlar. Biraz yağmurda kalsalar; “Gazetecilik zor iş, bilmem ne” başlarlar yakınmaya.  
Çoğu da gelmez ama, ramazan kurban bayramlarında protokol bayramlaşmalarında bir saat gelseler, Herkes bayramlaşıyor, biz çalışıyoruz” diye sızlanırlar. Halbuki o yağmurda çamurda, bayramda seyranda akşama kadar asgari ücrete çalışan emekçileri aklına bile getirmezler. Bir lokma için akşama kadar çalışan ve yorulan odur. Bayramda seyranda çocuklarına hasret kalan o emekçidir. Mabadını büyüten gazeteci değil.
-Vali Rektöre küs mü? Arkadaş gazeteci değil, sanki Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri. Küsse barıştıracak.
- Belediye Başkanı yardımcı olarak niçin X kişiyi atadı? Düzenleme çalışmalarına niye Bir Eylül Caddesi’nden değil de  Fatih Caddesi’nden başladı? Sanırsın adam gazeteci değil de 40 yıllık şehir planlamacısı. 
- Bugüne kadar gazeteci olup da çalışan ya da patron hiç fark etmez, gazetecilikten para kazanan olmadığı için, pek çoğu gazeteciliği kalkan olarak kullanıp, sağlam cukka peşindedir. Gazetecilik, mazetecilik falan pek takmazlar. İş, ihale falan alırlarsa ne ala. Yok alamazlarsa yandı gülüm keten helva.  O yöneticiden kötüsünü bulamazsın.
- Hatta yöneticilerle al tekke ver külah pazarlığına girip, “Buraya benden başka gazeteci girmeyecek” diye pazarlık yapan gazeteciler bile varmış. Kendileri söyledi de öyle öğrendik. 
Ben diyorum; Uşak’ta gazetecilere sansür uygulamak gerekiyor. Kimse beni dinlemiyor. Ne yapalım Birader? Sözümüzü dinletmek için mafya babası mı olalım? Yoksa yöneticilere şantajda mı bulunalım?
Yapılacak iş basit: Gazetecilikten gayri her işi yapıp da adına gazeteci diyeni adam yerine koymayacaksın. Önce sözüne bakacaksın söz mü diye. Sonra bir de kendine bakacaksın. Artık ne diye bakacaksan… Ona da sen karar ver.
Gazeteci, gördüğünü, bildiğini hiç değiştirmeden yazmalıdır.“Vali ne der, belediye başkanı kızarsa, siyasi partiler darılırsa,” ya da “O benim tanıdığım” diye kaygıya düşmeden. Aksi takdirde kesilmiş sütten yoğurt yapmış olur. O da tutarsa…  “24 Temmuz Basın Bayramı gerçek basın emekçilerine kutlu olsun!”
YAZAN: SALİH KILINÇ

Editör: TE Bilişim