Uşak, Manisa, Eskişehir, Kütahya ve Afyon'u perişan günler bekliyor Uşak, Manisa, Eskişehir, Kütahya ve Afyon'u perişan günler bekliyor
Son günlerde en fazla kullanılan sözler “metal ve yorgunluğu”…
                Bugün metal yorgunluğundan ziyade mantıksal bir yorgunluğa değinmek istiyorum.
                Doğru olduğunda ısrar edilen ve halkı sıkan bir konu var ki, bugüne kadar belki de hiç dile getirilmemiştir diyebilirim.
                Hatırlayanlar bilir, 5 yıl önce  Afyonkarahisar’da mühimmat deposu patlamış ve 25 askerimiz şehit düşmüştü. Aynı dönemde dönemin valisi, Genelkurmay Başkanı’na plaket takdim etmiş ve konuya hükümetten de yoğun tepkiler gelmişti. Hatta bazıları, “Bu plaket görgüsüzlüğünden artık vazgeçelim” demişti.
                Önceki gün bir ilçemizin kurtuluş etkinliklerine gittim ve bu sefer vatandaşın bulunduğu alanda izleyici gibi durdum.
                Önce belediye başkanı çıktı konuştu, hadi normaldir.
                Sonra kaymakam çıktı bir konuşma yaptı ve uzattıkça uzattı.
                Milletvekilleri, kutlama mesajları, falan filan derken 1 saatten fazla zaman geçti.
                Sonra havai fişekler atılmaya başlandı ve peş peşe sıralandı…
                Sunucu tam bir faciaydı ve millete zorla alkış tutturmaya çalıştı. Her konuştuğunda, “Ulan bu kadını çok mu aramışlar” demekten kendimi alamadım. Hatta tanıdığım kadrolu ve bir o kadar yalaka cazgıra da rahmet okuttu.
                Saatleri heba edilen vatandaş sitemini şöyle yansıttı: “Yeter artık bıktık bu muhabbetlerden”… (Bu arada küfürlü kısımları yazmıyorum haberiniz olsun)… 
                Maalesef yerel yöneticiler, halkın gözüne gireyim ve bakın ben de buradayım demek için bu tip etkinliklerde sözü haddinden fazla uzatıyorlar. Sanıyorlar ki, uzun ve damardan giren konuşmalarda insanların ilgisi ve sevgisini kazanacaklar.
                Biri uzatınca, öteki de eksikleniyor ve uzatmak zorunda kalıyor sözü…
                Bu sefer plaket görgüsüzlüğünde olduğu gibi KÜRSÜ GÖRGÜSÜZLÜĞÜ hasıl oluyor.
                Buna bir çeki düzen verilmesi gerekiyor, çünkü halkın boş yere oyalanması, pozitif olanı negatife dönüştürüyor.
                Madem böyle bir etkinlik yapılacak, o işi organize eden kimse sadece o konuşsun ve 5 dakikayı geçmesin.
                Sunucular, halka şirinlik yapacağım ve birilerine yaranacağım diye saçma sapan hareketlere ve sözlere ihtiyaç duymasın.
                Mantıksal yorgunluk artık bir son bulsun ve insanlar boş yere ayakta beklemek zorunda kalmasın.
                Netice halk, konuşmaları dinlemeye değil, sevdiği veya merak ettiği müzisyeni dinleme geliyor.
                Ayrıca gelen sanatçıya hediye ve plaket verme adetinden de vazgeçilmeli. İlla eline halı veya kilim tutuşturmak zorunda değilsiniz. Hediye verseniz de vermeseniz de bu onun işi ve bu şekilde hayatını kazanıyor.
                SEVGİYLE KALIN…
Editör: TE Bilişim