UŞAK VE ÇEVRESİNDE GEÇMİŞTE YAŞAYAN EŞKİYALAR VE EFELER

TATARLI ÇOMUK MUSA OLAYI

“Çopur Musa, aslen Uşak İli Sivaslı İlçesi’ne bağlı Tatar Köyü’nden, Çomukoğulları sülalesindendir. Bu nedenle halk arasında “Çomuk Musa” ve “Çopur Musa” diye anılmaktadır.

Çopur Musa, askere gitmeden önce Çivril ilçe merkezinde ve yakın köylerde değişik kişilere çobanlık yapmıştır. En son çobanlık yaptığı Suman Ağa ile aralarında çobanlık hakkı yüzünden bir tartışma çıkar. Ağanın yanından ayrılan Musa, kendi köyüne yani Tatar’a gider ve yanına üç arkadaşını alarak geri gelip ağaya baskın yapar. Bu baskında ağayı ve köy korucusunu öldürür. Böylece Musa ilk cinayetini işlemiş ve eşkıya olma yolunda ilk adımını atmıştır.

Bu sırada Aydın yöresi Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Kendilerine “efe” diyen ama aslında fırsatçı eşkiya olan bazı kişiler oralarda barınamayıp Bulkaz Dağı’na gelirler. Köylülerden zorla yiyecek toplayan, ağalardan zorla para alan bu kişiler bir de kadın kaçırınca kısa sürede çevreye korku salarlar.

Musa, halkı bu kişilerden kurtarmak için onların arasına katılarak fırsat aramaya karar verir ve bu amaçla aralarına katılır. Nihayet bir gün kolladığı fırsatı bulur. Herkesin temizleyip yağlamak üzere silahını söktüğü sırada önceden hazırlıklı olan Musa, kendinden yana olan biri dışında diğerlerini öldürür.

Musa, eşkıyalardan kurtardığı için halk tarafından çok sevilir. Hükümet tarafından da suçları affedildiği için köyüne geri döner ve kısa bir süre sonra askere gider. Fakat taburunda çoğunlukta olan Arnavut askerlerle geçinemediği için askerden kaçar.

Kısa sürede çevresine topladığı kendisi gibi asker kaçağı, kanun kaçağı, maceracı kişilerle çete oluşturarak kanunsuz işler yapmaya başlar. Hatta Anzavur adına asker topladığı da söylenir.

Adamlarının çoğalması ve yaptıklarının karşılıksız kalmasıyla cesaret bulan Musa, 20 Nisan 1920 günü Çivril Hükümet Konağı önüne gelerek, “ben Padişahın emrindeyim, Kuvay-i Milliye’yi dağıtacağım” der. Meraktan toplanmış olan halkı da tehditle “padişahım çok yaşa” diye bağırtır. Bu sırada silahla karşılık verilmesi halinde fazla can kaybı olacağını gören ilçe kaymakamı ve 33. Alay 2. Tabur Komutanı Binbaşı Ali Rıza Bey, sakin bir tavır ve sabırla konuşup Musa’yı ikna ederek hükümet konağından ve ilçe merkezinden uzaklaşmasını sağlar.

Durumdan haberdar edilen 12. Kolordu Komutanı Fahrettin Bey, Musa’nın yakalanmasını emreder. Musa’yı yakalamak üzere yola çıkarılan jandarma ve Kuva-yi Milliye kuvvetlerinden oluşan müfreze kısa sürede Musa ve adamlarını bulur. Çıkan çatışmada her iki taraftan da ölenler olur fakat yakalanamayan Musa Bulkaz Dağı’na doğru kaçar.

 

Musa bir süre daha bölgede eşkıyalığa devam etti ise de daha fazla tutunamayacağını anlayarak yerli bir Rum aracılığı ile Yunan Ordusu’na katılır. Gene de rahat durmayan Musa, köylülerin şikâyetlerinin artması üzerine Atina’ya gönderilir ve Kurtuluş savaşı sonuna kadar orada kalır.

Daha sonra kaçarak geri gelen Musa cezalandırılarak Uşak Cezaevi’ne yatırılırsa da kısa süre içinde çıkan aftan yararlanarak serbest bırakılır. Köyüne yerleşir. Fakat kendisi gibi ailesi de rahat durmaz. Babası köylülerden haraç istemeye başlar. Şikayet üzerine Musa’nın yakalanması için emir çıkarılır. Bir bahane ile Sivaslı Karakolu’na çağrılan Musa orada yakalanır. Uşak’a götürmek üzere giderlerken yolda askerler tarafından vurularak öldürülür.

Görüldüğü gibi Çivrilli bile olmayan Çopur Musa’nın yaptıkları, Çivril’e ve Çivril halkına mal edilemez. Çivril halkı ve ileri gelenler Çopur Musa olayından çok önce Kuva-yi milliye tarafını seçerek Ağustos 1919’de Çivril Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurmuşlardır. “Çivril Heyet-i Milliyesi” olarak da anılan bu cemiyetin gayretleri ile Çivril, cepheye gönderilen asker ve zahirenin çokluğu açısından ilçeler arsında birincilik almıştır. Çivril halkının, Çopur Musa’nın yanında değil aksine onun karşısında yer aldığı, Kurtuluş Savaşı’nı kazanan ordunun güçlenmesi için malını ve canını esirgemediği belgelerle sabittir.

Bu Bölümü hazırlarken, büyük ölçüde Sayın Münir Sayhan’ın konuyla ilgili yazılarından yararlandık. Kendisine Teşekkür ediyoruz.”

Yukarıda tırnak içerisinde okuduğunuz bölüm, Çivril Eğitim Vakfı (ÇEVAK) internet sayfasından alınmıştır.  Kimdir Çopur ya da Çomuk Musa? Yüzyıla yakın bir zamandır bilindiği gibi Yunan ordularıyla işbirliği yapan bir hain mi? Yoksa Yunanlarla işbirliği yapar gibi görünen bir Kuvayı Milliyeci mi?

Çivrillilere göre hain. Hatta Uşaklı olan bu hainin Çivril’le ilgisini bile kabul etmiyorlar. Uşak ile ilgili hazırlanan tarihçelerde de vatanın satan bir soysuz olarak geçiyor. Ancak, Araştırmacı Yazar Abdurrahman Karadağ, Çopur ya da Çomuk Musa’nın aslında hain değil, öyle görünen bir Kuavayı Milliyeci olduğunu yaşayan canlı tarihlere dayanarak ileri sürüyor. Kararı tarihçiler versin. Biz yukarıda Musa’nın hain bir eşkıya olduğunu ileri süren bir yazıyı siz okurlarımızla paylaştık. Şimdi de Abdurrahman Karadağ’ın vatansever olduğunu ileri süren araştırmasını sunuyoruz.

TATARLI ÇOMUK MUSA KİMDİR?

Büyük dedeleri,  aslen Sarıtekeli Yörüklerinden olup, Gündoğmuş Köyünün Senir Yaylasında yaylarlar. Kışa doğru Manavgat İlçesinin arkasındaki, Belen Alanı kışlaklarına inerlerdi.

Bir gün geldi, çevrede veba türü bir hastalık zuhur etti. Kısa sürede hayvan sürülerini telef eden bu hastalık, küçük büyük demeden insanları da kırmaya başladı. Bu taun yüzünden büyük bir panik yaşayan adem oğulları, kentlerden köylerden artlarına bakmadan kaçmaya başladı. Nereye gittiklerini bile bilmeden sadece ölümden kaçmaya çalışıyorlardı. Çomuk Musa’nın ataalrı da Torosları takip ederek Aydın iline varmışlardı. Oralarda da kendileri gibi; Sarıtekeli; karakeçili, saraç, Kızılkeçili ve Avşar Yörükleri de vardı. Onlar hastalık olayından önce göç edenler olup, çoğunlukla Uşak, Kütahya arasındaki Murat Dağı çevresinde, Bulkaz Dağı ve Ahır Dağı yaylalarına çıkıyordu. Onlarla kaynaşarak Alaşehir üzerinden, Uşak İlçesi Sivaslı Nahiyesi sınırları içerisindeki Bulkaz Dağlarına çıkıyordu. Bu göçler neticesinde bir çokları elverişli yerlerden toprak alıyor, ya da yaylaların yanındaki bakir alanlara konarak dam yapıyorlardı.

Yine bir ilkbahar günü Alaşehir istikametinden gelen Sarıtekeli Yörük obalarından birisi, Dedebalilere giden yolun kenarındaki çayırlık alana konuşlanmışlardı. Develeri, atları ve sürüleri vardı. Buraları çok beğenmişler, her gidiş gelişlerinde burada konaklamaya karar vermişlerdi. Burada köylülerden izin alarak bir de kuyu kazmışlardı. Kuyuyu kazan kervanın başında bulunan kişinin adı; “Sarvançık”tır. Onun için bu kuyuya; “Sarvan Kuyusu” adı verilmiştir. Bugün Sivaslı İlçesine bağlı Taatr Beldesi ile onun bir mahallesi olan Dedeballar arasında bulunan bu kuyu, zamanımızda yok olmuştur. Bulunduğu alan parke taşı ile döşenmiştir.

Bu Yörükler, köylüler ile iyi ilişkilerinden ve iyi hallerinden dolayı buraya yerleşerek arazi satın almışlardır. Buradaki yerleşim alanını bu Yörükler kurmuştur. Tatar Köyü, Germiyan Oğulları Beyliği döneminde; Kıpçak (Gılcan) Tatarları tarafından kurulmuştur. Oysaki Sartekeli Aşireti’nin yerleşimleri daha yakın zamanlara denk gelir.

Bu Bahsedilen Sarıtekeli Yörükleri yazımızın asıl konusu olan “Çomuk Musa” nın atalarıdır. Yeri gelmişken şunu hemen belirtelim ki; Musa Çomuk falan değildir. Aile büyüklerinden birisi Çomuk diye anıldığı için Musa da öyle anılmıştır. (TDK’ya göre Çomuk kelimesi, küçük kulaklı koyun veya keçi” anlamına gelmektedir) Çomuk Musa’nın çocukluğu ve gençliği Tatar Köyü ve Bulkaz dağı yaylalarında geçmiştir.

ÇOMUK MUSA ÇANAKÇI EFE’NİN ÇETESİNİ YOK EDİYOR

Burada hemen canlı kaynaklarımıza dönelim. Eldeniz Köylü Ali ve Hatice’den olma 1954 doğumlu Gırallı’nın torunu emekli Zekeriya Kurt’un ağzından Çomuk Musa’nın Çanakçı Efe ve avenesini nasıl temizlediğini dinleyelim. Buyurun:

“O tarihlerde Kurtuluş Savaşı’nın başlamasına daha birkaç yıl vardı. Osmanlı İmparatorluğu dağılmış, ortada “Devlet Mefhumu” diye bir şey kalmamıştı. Her taraf, hırsızlarla, soygun çeteleri ile dolmuştu. İnsanlar yorgun ve canından bezgin bir hale gelmişti. Civan delikanlılar gittikleri savaşlarda alanlarda kalmış, arkalarında dul kadınlar ve yetim çocuklar bırakmışlardı. Geride kalan ve kendi karınlarını doyurmakta güçlük çeken yaşlı insanlar, ellerinde kalan birkaç dönüm tarla ve birkaç baş hayvanla bu dul ve yetimlere de bakmak zorunda kalmıştı.

Tarlada yolma yapan dul kadınlara, başıbozuk, soyguncu, delibaşlı, asker kaçakları saldırır, ırzlarına namuslarına ilişirdi. Bunu gururlarına yediremeyen gencecik çocuklar silaha davranıp, analarının, bacılarının intikamını almak için dağa çıkarlardı. Dağlarda hasımlarıyla uğraşmaktan, zaptiyelerden kaçmaktan gençlikleri heba olup gitmişti. Yavukluları cepheye giden genç kızlar da beklemekten umutsuz ve bitkin düşmüşlerdi.

Bu kadar sıkıntı yetmiyormuş gibi, bit, çıban ve kıran hastalıkları ahaliyi kasıp kavuruyordu. Cenazeleri kaldıracak erkek olmağından, kadınlar tarafından kaldırılıyordu. Başlarından bela, sırtlarından eza eksik olmayan bu zavallı Anadolu halkının çilesi bunlarla da bitmiyordu. Üstüne üstlük olmayan Devlet, aşar, öşür gibi vergileri bir tamam istiyordu. Vermezlerse gelen devlet memurları döve döve alıyordu. Zaten hasat edemeyen gariplerin üç baş ekinini çekirge yemiş, tarlasını sürecek, harmanını yapacak hayvanları vebadan kırılmıştı. Bu yüzden üstlerinde başlarında yok, ayakları yalınayaktı. Çifte ya eşek koşarlar ya da olmadı kendilerini koşar, hayvanların yaptığı işleri yaparlardı. Zaten aldıkları üç beş ölçek buğday ve arpalarını da, sığırcısı, korucusu, imamı, ayanı alır, kendilerine karın doyuracak kadar bile bir şey kalmazdı.

Gel velâkin, her dönemde olduğu gibi böyle dar günlerin de vurguncusu, ölü soyucusu vardı. Bunlar bir şekilde işlerini yüzdürür köylerde mal mülk edinirlerdi. En güzel arazileri işletir, sürü ile sığır sahibi olurlardı. Bunların iyi yürekli olanları da aç, açıkta kalanlara yiyecek yardımı yapar, toplumu ayakta tutabilmek için çabalarlardı. Eşkıyalar da bu iyi yürekli ağaların belasıydı. Bunların ellerinde ne varsa silah zoruyla gasp ederlerdi.

BU iyi yürekli ağalardan birisi de Sivaslı Nahiyesi Eldeniz Köyünde Gırallılar’dan Ali’dir.  Ali annesiyle Sivaslı pazarına giderken Çanakçı Efe denen bir ekşiye ve kızanları tarafından önleri kesilir. Eşkıyalar, köye dönerek kendilerine bir çömcü (Küçük küp) altın getirmelerini, aksi halde öldüreceklerini söyler. Hatice Anne dayanamaz ve eşkıyalara; “Yeterin gari! Siz çok oldunuz. Bizi ne hallere getirdiniz.” Şeklinde çıkışınca, eşkıyalar ateş ederek Hatice Ana’yı öldürür. Gırallı Ali’ye de işkence ederek bir çömü altını gasp etmişler, Ali “Aha hepsi bu başka yok” deyince daha çok işkence yaparak büyük küpteki altınları da buldurmuşlardır. İşte bu olaydan sonra bu eşkıya bozuntusuna Çanakçı Efe lakabı takılmıştır.

Burada hemen bu Sivaslı ve köylerine kara bela gibi çöken Çanakçı Efe’nin kim olduğuna bir göz atalım dilerseniz. Çanakçı Efe, Aydınlı olup yöresinde birçok suça karışmıştır. Gasp ve soygun yapmış, birçok insanı katletmiştir. Cani ruhlu bir eşkıyadır. Aydın taraflarında avenesiyle eşkıyalık yapan Sivaslı’nın Eldeniz Köyünden “Efe Fevzi” namlı birisi daha vardır. O dönemde Eldeniz Köyünün Ağası Gırallı Ali’dir. Bir de Hacım Köylü Ali Ağa vardır. Fevzi, kardeşi Veli’yi Aydın’a göndererek Ali Ağaları soymak için Çanakçı Efe’yi Uşak’a davet eder. Çanakçı Efe yörede önce küçük soygunlar yapar. İlk büyük soygunu da yukarıda anlattığımız Gırallı Ali Bey’e karşı yapmıştır.

ÇOMUK MUSA ÇANAKÇI EFE’YE KARŞI

Tüm bunlar olurken ve de Çanakçı Efe Sivaslı ve köylerinde terör estirirken, Tatarlı Çamuk Musa adam öldürmekten Uşak’ta mahpus yatmaktadır. Gırallı Ali’ye yapılan işkenceyi ve anası Hatice’nin öldürülmesini kabul edemeyen yakınları, “Bu Çanakçı Efe belasının hakkından gelse gelse Çomuk Musa gelir” diye düşünmektedir.

Gırallı Ali ve yakınları Uşak’a gelerek durumu Çomuk Musa’ya anlatır ve intikamlarını almasını ister. Dedik ya devlet mevlet olmadığından rüşvetle Çomuk Musa’yı ceza evinden kaçırırlar.

Köye gelen Çomuk Musa ilkin ailesiyle hasret giderir. Birkaç gün sonra, Çanakçı Efe’yi öldürmek istediğini annesine söyler. Annesi, “Oğlum gitme bunların gözü dönmüş. Seni vururlar” diye uyarır. Musa, “ana sen merak etme. Ben bunlarıı keklik gibi avlarım” der. Sakladığı yerden alarak Bulkaz Dağlarının yolunu tutar.

Çanakçı Efe ve avenesinin saklandığı mağarayı bulur. Onara, hapisten kaçtığını, aralarına katılmak istediğini kaydeder. Çanakçı Efe’nin adamları genç adamı küçümseyerek, “Ülen senin gibi acemi çaylağı ne edelim?” şeklinde alay ederler. Bunu üzerine Çomuk Musa adamlara, “Havaya bir tane para atın” der. Havadaki parayı ortadan vurur. Daha yükseğe atılan ikinci parayı da ortadan delince, Çanakçı Efe’nin çetesine kabul edilir.

Dokuz Ahar ya da Ulucak çeşmesi denilen yerden Eldeniz köyüne geldiklerinde Efe Veli Musa’dan kuşkulanarak Çanakçı Efe’ye, “Efe dikkat et. Bu adam tekin birine benzemiyor” şeklinde uyarır. Çanakçı güler, “sen onu bana bırak” şeklinde cevap verir. Bir fırsatını bulan Çomuk Musa Efe Veli’yi bir kuytuya çekerek, “Sen hiç ses etme. Ben bunların hepsini öldüreceğim. Sesini çıkarırsan seni de öldürürüm” diye tehdit eder.

Sonra, Tatarlı Çomuk Musa Çanakçı Efe’nin huzuruna varıp, “Efem Sivaslı da soyulacak çok zengin ağalar biliyorum. Emir verirsen tez elden gidip işlerini bitirelim” şeklinde Çanakçı Efe’yi kandırır ve yola çıkarlar. Sivaslı’ya yakıştıklarında Çomuk Musa, “Çok yorulduk. Dinlenelim, silahlarımızı da yağlayıp temizleyelim” önerisinde bulunur. Çanakçı Efe ve kızanları temizlemek için silahları söktüğünde, kendi silahına şarjörünü takarak hepsini bir bir öldürür.

Çanakçı Efe’nin çetesinden birinin köy odasında hasta yattığını öğrenen Musa, odaya girerek, “Sen burada yatarken etrafın bir müfreze askerle çevrildi” der. Hasta Efe, “Onlar 50 bin kişi gelse benle baş edemez” diyerek silahına davranır. Musa daha atik davranır ve Efe’yi alnından vurur. Efe alnından fışkıran kanlara rağmen Musa’ya, “Sen bana oyun oynadın” diyerek yine silahına davranır. Musa iki el daha ateş ederek Efeyi devirir.

ÇOMUK MUSA YUNAN ORDUSU İLE TEMASA GEÇER

Çomuk Musa, aslında ne soyguncu, ne talancı ne de çalpucudur. Özgüveni yüksek ve çok akıllı biridir. İş bitiricidir. Çanak Efe olayında bu özelliklerini kanıtlamıştır.

Çevrede Yunan taraftarı Türk çeteleri vardı. Onları tuzağa düşürüp hepsini temizledi.  Tahmini olarak, Yunan Yunanla işbirliği yapan 20 çeteciyi temizlediği rivayet edilir. Bu çetecilerin kulaklarını keserek, Kuvayı Milliyecilere gönderdiği söylenir. Vatanı kurtarmak için Yunan ordularıyla savaşan Kuvayı Milliyeciler ciddi bir şekilde silah ve mühimmat sıkıntısı çekmektedir. Çomuk Musa bunun da kolayını bulur.  İşgalci Yunan Komutanına giderek, “Ben sizin emrinizde çalışabilirim. Bana asker, silah ve cephane veriniz” şeklinde kanıdırarak emrine 15-20 asker, silah ve cephane verilmesini sağlamıştır. Silah, cephane ve erzakları derhal saklıca Kuvayı Milliyecilere gönderirken, kendisini ispatlamak için, Yunan askerlerinin kulak ve burunlarını keserek göndermiştir.

(Kaynak Kişi: Pınarbaşı Kasabasında yaşayan Canavar lakaplı 105 yaşındaki İbrahim Uğuz. Söyleşi 2015 Kasım Ayı)

TATAR MUSA’NIN YANLIŞ ANLAŞILMASI VE DÜŞTÜĞÜ DURUM

Tatarlı Çomuk Musa’nın yanlış anlaşılmasının birinci nedeni; kendine aşırı güveni ve herhangi bir kesime yaslanmadan yalnız faaliyet göstermesidir.  Başı sıkışana, “Efem” diyen koşmaktan, hak ederek kazandığı para ve altınları çalıştırmaya ve servete dönüştürmeye fırsat bulamadı. Dost bildikleri, karşısında ağlayan sızlayanlar hep bu paralarla işlerini gördü. Bunların içerisinde zengin ve varlıklı kişiler de vardı.  Efenin babası yardım kurumu gibi geleni boş çevirmedi.  Para ve altın alanlar sözlerini tutup geri ödemedi. Birçoğu borcunun üzerine yatmak için yalan yanlış karalama kampanyası yaptı.  Musa Efe babasının geri alamadığı altın ve paraları kendi toplamaya kalkınca, adı gaspçı ve fidyeciye çıktı. Dostları düşman oldu.  Birçok kişi onu Kuvayi Milliyecilere şikâyet ederek güç durumda bıraktı. Onu Yunan yanlısı göstermeye çalıştılar. Amaçlarına da ulaştılar. Musa’yı Yunan yanlısı gösterip kendilerini vatansever olarak tanıttılar.

TATARLI ÇOMUK MUSA’NIN SONU

Tatar Musa Yunan birlikleri ile kaçtı mı? Esir alınıp götürüldü mü? Bunalar çok zor sorular. Çomuk Musa, Bozguna uğrayıp kaçan Yunan Ordusunun peşine takılıp niye kaçsın? Büyük suçlar işlememişse, işgalcilerle bir olup, Kuvayı Milliyecilere karşı bir suç işlememişse kaçması için bir neden yoktur. Gasp yaptığı ve haraç topladığı düşmanları tarafından üretilen bir senaryodur.  Çünkü ona borçlu olanlar ya da vaat ettiklerini yerine getirmeyenler, ona karşı tezgâh kuruyorlardı. Onu itibarsızlaştırmak alacaklarını zorla temin için zor kullanarak almaya kalkışması düşmanların eline koz veriyordu.

Yunanlılar kaçarken birçok masum insanı önlerine katıp dipçik zoruyla Yunanistan’a götürüyordu. Bundan amaç, kaçarken bıraktıkları birçok esiri ileride takas yolu ile geri almaktı.

Bu rehin olarak götürülen insanların birçoğu, Atina da kaldıkları süre içerisinde bakımsızlık, açlık ve bitlenmeden dolayı tifüs hastalığına yakalanarak yaşamlarını yitirmiştir.

Tatar Musa ile birlikte Atina cehenneminde esir hayatı yaşayan Bağbaşı Köyünde Seyrek’in Deli Amat (Ahmet)   yüz yaşına kadar yaşamıştır. Deli Amat o günleri şöyle anlatır: “Hiçbir suçumuz yokken ve de köylülerle Yayladamında saklanırken bizi çeteci diye toplayarak götürdüler. Efe Musa ile ben Atina’da esarette kaldım. Efe Musa’nın Elmadağı ve çevresinde gizli gizli çetin mücadele verdiğini duymuştum.”

Deli Amad’ın ve İbrahim Uğuz’un canlı tanıklığından Tatarlı Çomuk Musa’nın Büyük Taarruz sırasında Yunanlılarla kaçmadığını anlıyoruz. Yunanlılarla kaçma hikayesinin de onu çekemeyenler tarafından bir senaryo olduğu bu tanıkların ifadesi ile ortaya çıkmaktadır.

Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetin Atina ile anlaşıp esirleri takas eder. Bu anlaşmaya göre; hafif suçlar işlemiş, adam urmuş, canını, malını ve de ırzını namusunu korumak için Yunan tarafında görülmüş birçok talihsiz insan da Türkiye Cumhuriyetine iade ediliyordu.

Kuvayı Milliye Batı Cephesi Komutanlığı istihbarat raporlarına göre Çomuk Musa için izlenimler olumlu görünüyordu. Oğlu, Atina da esaretteyken babası dağıttığı altınları toplamaya çalışırken, düşmanları oğlu Çomuk Musa adına haraç aldığı söylentisini yaydı.

Esaretten döndükten sonra Çomuk Musa ve ailesi büyük bir sıkıntı içine düştü. Kavga dövüş içerisinde alacaklarını toplamaya çalıştı. Çomuk Musa ve ailesi dağıtıkları büyük bir serveti toplayamadığı için sıkıntı içerisinde yaşarken, borçluları sefa içerisinde yaşıyordu. Hepsi Çomuk Musa’ya düşman olmuş, onun yaşamasını istemiyordu. Allem edip kalem edip askerlere Çomuk Musa’yı yakalattılar.

Bir müfreze asker arasında Musa götürülürken Sazak Köyü civarındaki bir çeşmede mola verildi. Askerler, tüfeklerini çatarak, tabakalarından çıkardıkları sigaraları tüttürmeye başladı. Müfreze Komutanı biraz ilerdeki çalılıklar arasında tuvalet ihtiyacını gidermek ister. Bunu fırsat bilen Çomuk Musa çeşmeden su içmek için izin ister. Çeşmeye doğru giderken kaçmaya başlar.  Kaçarken ellerinde kelepçe var mıydı? Su içme iznini kimden almıştı? Bunlar bir sır olarak kalır. Musa kaçarken hayatının son anlarını yaşadığını bilmemektedir. Kaçarken askerler vurup öldürürler. Kaçışı ile vuruluşu şüphe götürür niteliktedir.

Doğayı yok ettik, yağmur yağmaz oldu! Uşak Yenişehir köyü sakinleri yağmur duasına çıktı! Doğayı yok ettik, yağmur yağmaz oldu! Uşak Yenişehir köyü sakinleri yağmur duasına çıktı!

BU YAZIYI NİÇİN YAZDIM?

Ben Abdurrahman Karadağ: Bu yazıyı tarihi gerçeklerin gün yüzüne çıkması ve hakikatlerin kamuoyu tarafından bilinmesi için yazdım. Araştırmalarım, beni Çomuk Musa’nın Yunan işbirlikçisi çetecilerden olmadığı sonucuna götürmüştür.  Musa vatanı için çok yararlı işler yapmıştır. Çanakçı Efe’nin ganimetlerine el koymamıştır. Soydukları kimselerin altınlarını iade etmiştir. Gırallı Ali’nin gasp edilen bir çömcü ve bir küp altınını Çanakçı Efe’yi öldürdükten sonra kendisine iade etmiştir.  Çomuk Musa bu altınlarla pekâlâ ortadan kayıp olabilirdi. Musa, kendi servetini sıkıntı içerisindeki fakir fukaraya dağıtmıştır. Hiçbir Türk birliğine ve Kuvayı Milliye çetelerine karşı eylemi olmamıştır.

Günümüzde; İskilipli Atıf Hoca gibi işgalcilerle işbirliği, Kuvayı Milliye karşıtlığı yapmış, ihaneti TBMM tarafından onaylanmış kişilere iade-i itibar edilerek anıt mezar yapılırken, Tatarlı Çomuk Musa’nın Yunan yandaşı ve işbirlikçi olarak tanımlanması çok yanlış olmuyor mu?

Editör: TE Bilişim