Ulubey Kanyonlarına yapılan ahşap yürüyüş yolu bayramda yoğun ilgi gördü Ulubey Kanyonlarına yapılan ahşap yürüyüş yolu bayramda yoğun ilgi gördü
 Türk Sinemasının efsanevi jönü Cüneyt Arkın, bugüne kadar 300’ü aşkın filmde başrol oynadı. Türk Sinemasının ölümsüzleri arasına girdi. Bu büyük oyuncunun Uşak’ta doktorluk yaparken oyunculuğa başladığını biliyor muydunuz?

Cüneyt Arkın, 1937 yılında Eskişehir'in Merkez ilçesine bağlı Karaçay köyünde doğdu. Babası Kurtuluş Savaşı'na katılmış Hacı Yakup'tur. Aslen Kırım Tatar Nogaylarındandır. Lise öğrenimini Eskişehir Atatürk Lisesi'nde yapmıştır. Türk sinemasının en ünlü oyuncularından biri olan Cüneyt Arkın, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinden 1961 yılında mezun olmuştur, askerliğini yaptığı yerde Göksel Arsoy'un başrol oynadığı bir film çekilirken yönetmenin dikkatini çekmiştir. Bir süre iş arayan Fahrettin Cüreklibatır yönetmenin teklifi aklına gelip oyuncu olmaya karar vermiştir. Sinema oyunculuğu yaşamına 1963'te başlamış, ve iki yıl içinde en az otuz film çevirmiştir. Yaklaşık 300 filmde oynayan Cüneyt Arkın, son yıllarda Türk televizyonunda değişik dallarda gorünmeye başlamıştır. At binmede ve karatede uzman sporcu unvanına sahiptir.

Uşak Tanıtım ve Kültür Gönüllüleri Derneği Başkanı Ömer Aşçı yaptığı bir araştırmada bu büyük oyuncunun, Uşak  ilei bir bağlantısını ortaya çıkardı. Arkın, bir röportajında, Uşak ilinde doktorluk yaparken, tanıştığı ünlü yönetmen Halid Refiğ’in teşviki ile sinemaya başladığını bir röportajında bizzat kendi söylemiştir.

Ömer Aşçı’nın arşivlerden bulduğu; www.sinematurk.com sitesi muhabiri Yakup Sancı'nın 25 Şubat 2011 'de yaptığı röportajdan alınan bölümde büüyk oyuncu Uşak’ta doktorluk günlerini şöyle anlatır:

Yakup Sancı: “Cüneyt Arkın efsanesi nasıl başladı?”

Cüneyt Arkın: “Uşak'da doktorluk yapıyordum. Halit Refiğ'de bir film çekiyordu. Bana"filmde oynar mısın?" dedi. Oynarım dedim. Fakat ben doktordum ve bakmak zorunda olduğum hastalarım vardı. Gece nöbete kalıyordum. Bir de sivil hastalarım vardı. Uşak Fabrikasının bütün hastalarına ben bakıyordum. Bunun yanında, evde hastalananlar vardı, onlar geliyordu tedavi için. O günlerde filmde oynamam kısmet olmadı. Halit Refiğ, köprübaşına geliyordu, orada kitapçı dükkanları vardı. Zamanla dostluğumuz gelişti. Sonra, ayağımda postal, havacı teğmen üniformam ile İstanbul'a geldim. Yağmur suları postalımın deliğinden girerdi. Nöroloji ihtisası yapacaktım"kadro yok" diyorlardı. O yıllar büyük sefalet yaşadığım yıllardı. Halit ağabeyin yanına gittim. Ağabey sürünüyorum burada dedim. Halit ağabey "Gurbet Kuşları' diye bir filme bağlayacağım, bu filmde bir rol var, oynar mısın?" dedi. Ağabey oynarım oynamasına da kaç lira alacağım dedim."Bin lira" dedi. O zamanlar aldığım aylık burs yetmiş beş lira. Bin lira neredeyse bir yıllık burs param. Beni de bir yıl geçindirir.

Bu filmi çektik, sinemalarda oynadı. Derken bir teklif daha geldi. Hadi onu da oynayalım dedim oynadım. Peşinden bir daha, bir daha derken bir de baktım ki Cüneyt Arkın olmuşum. “

Editör: TE Bilişim