Araştırmalarını halk içerisinde köy köy dolaşarak yapan, sözlü tarihin yaşanmasına büyük katkı sunan Araştırmacı Yazar Abdurrahman Karadağ, bu kez, hiçbir yerde kaydına rastlayamayacağınız, “Gabakçı Efe” nin hazin öyküsünü, köy köy dolaşarak, onlarca insanla konuşarak sizler için derledi. Karadağ, “Eşkıya, haydut, katil” bilinen ve tarihe böyle kaydedilen insanların aslında haksızlığa uğramış, birer, “Köroğlu, Dadaloğoğlu, İnce Mehmet” olduğunu kanıtlamak için gece gündüz çalışıyor. Tek derdi araştırdığı bu yiğitler hakkında yeterince yazılı kaynak bulamaması. O da sözlü tarihi göz önüne alarak, Uşak tarihinde bilinmeyenleri siz okurlarına sunuyor.

Halk arasında dilden dile dolaşan ancak şu ana kadar yazılı hiçbir kaydı bulunmayan “Gabakçı Efe” de Karadağ’ın son araştırması oluyor. Eşkıya bilinen Gabakçı Efe’nin güzeller güzeli eşini üç gözü dönmüş köylünün dağa kaldırması üzerine namus belasına dağa çıkıp hak arıyor. Dilerseniz, bu güzel olduğu kadar hüzünlü öyküyü araştırmacımız Abdurrahman Karadağ’dan dinleyelim:

GABAKÇI EFE

“Öykümüzün geçtiği Gabakçı Dağı neresidir? Gabakçı Efe kimlerdendir? Önce buraları tanıyarak öykümüze başlayalım. Gabakçı Dağı, Uşak merkeze bağlı Yenice Köy’ün arkasındadır. Yani kuzeyindedir.

Ramazanoğlu Beyliğinin ortadan kalkıp dağılması ile bu beyliğin mensuplarından Yörük cemaatlerinden, Avulca (Yavulca) obası, Torosları takip ederek bat Anadolu’ya Aydın iline gelmişlerdir. Bahar aylarında Kütahya sanacağı, Uşak Kazası Murat Dağı yayaları, Simav Akdağ civarı ve Yenice Köy dağ arkasındaki adını verdikleri Gabakçı Dağına çıkarak yaylıyorlardı. Bu obalara; Avluca (Yavluca) ya da Gabaklu (Gabakçı) Yörükleri denirdi.

Kış mevsimi gelip doğa ana beyazlara bürünmeden kışlaklarına geri çekilirdi. Gabakçı Yörükleri yıllar boyu, Gabaklaröreni, Akdağ, Gabakçı Dağı bu Yörükler tarafından yurt tutulduğu için yerli halk buralara “Gabakçı Dağı” adını vermişti.

Bu Yörükler “Nereden gelmiştir? Yurtları vatanları neresidir* diye sual ederseniz bunların ataları “kazanlardır” derim. Kazakistan’da yaşayan Kazanlar, buradan Kafkaslara, ve Suriye’ye inmiş, Suriye de hüküm süren Gazan hanlığı himayesine girmişlerdir. Daha sonra Kozan üzerinden Adana çevresini yurtluk tutmuşlardır. Adana da kendinden önce gelenlerle kaynaşmış, Kozak, Kıpçak Üreğir (Yüreğir) boylarıyla harmanlanmış, Ramazanoğulları beyliğinin asli unsurlarını oluşturmuşlardır. (Abdurrahman Karadağ’ın Araştırması)

ÇIĞIRGAN (ÇILGAN) DAMLARI

Uşak Merkez ilçeye bağlı Dağdemirler Köyüne çıkarken, yolun solunda çeşme ve ilkokul binası vardır. Buranın alt yanından batıya (Sola) doğru bir kağnı yolu vardır. Birkaç yüz metre daha ilerlerseniz Çılganlar Yıkığı denen bir yere ulaşacaksınız. Çılganlar Çeşmesi ise zamana meydan okumuş, hala dimdik ayaktadır. Burada Çığırganlı Yörükleri ile Gabakçı Yörüklerinden birkaç aile oturmakta iken çevrede eşkıyaların çok olmasından ve de bu eşkıyaların elinden “İllallah” dedikleri içindir ki; bugünkü Yenice Köy’ün olduğu yere konarak, Yeni Köy manasında “Yenice Köy” adını koymuşlardır.

Danıştığım kişilerden Yörüklerden Kara Battal’ın 80 yaşındaki oğlu Kadir Işık ve Gabakçı Efe’nin torunu Ramazan Gabak’tan aldığım bilgilere göre, bu göç olayı 1800 lü yılların başında gerçekleşmiştir.

GABAKÇI EFE NAMUS BELASINA DAĞA ÇIKIYOR

Öykümüze konu olan, coğrafyayı ve aşiretler tanıdıktan sonra gelelim kahramanımıza, Kimmiş bu yiğitler yiğidi Gabakçı Efe niye celallenip dağa çıkmış? Gabakçıoğlu Süleyman Yenice Köyün genç ve acar delikanlılarından yakışıklılığı ve yiğitliği dillere destan bir gençtir. Böyle yiğit ve yakışıklı gence de civarın en güzel kızını münasip görürler ve dillere desten bir düğün ile evlendirirler. Yeni evli bu yiğit genç ve güzeller güzeli kız birbirlerini sevmeye doyamazken, başlarına olamaz bir iş gelir. Kader, her zaman olduğu gibi hiçbir mutluluğu sonsuza kadar sürdürmez ve ağlarını örmeye başlar.

Süleyman’ın bakmaya doyamadığı gökte ararken yerde bulduğu güzeller güzeli eşi, ona göz koyan sütü bozuk üç köylü tarafından dağa kaldırılır. Bunu duyunca çılgına dönen yiğitler yiğidi Süleyman silahını kaptığı gibi dağın yolunu tutar. Bu namussuzluğu yapan üç köylüyü bulur, ikisini öldürüp, birini yaralar.

Gabakçıoğlu Süleyman artık dağlar padişahı olmuştur. Gabakçı Süleyman Efe namı ile ününe ün katar, zaptiyeler gece gündüz Gabakçı Efe’yi aramaktadır. Zaptiyeler araya dursun, gabakçı Efe karda yürüyüp izini belli etmeden, Ericeova, Gabakçı Dağı ve Eğlence Köyü dağlarında dolanır durur.

Gariban yörüklerin eşkıyadan çektiği yetmiyormuş gibi, birde başlarına zaptiye belası musallat olmuştur.  Zaptiyelerin başındaki alt rütbeli komutanlar Yörüklerden rüşvet alır, hayvan kestirip ziyafet çektirir, yetmezmiş gibi üzerien zorla kadın buldurup oynatırlardı.

YÖRÜKLERE EZİYET EDEN ZAPTİYELERİ KÖÇEK YAPIP OYNATIR

Çoban kılığına giren Gabakçı Efe bir gün bu zaptiye komutanlarına, Eğlence köyü yakınlarında bulunan Yörük çadırında içki içip kadın oynatırken arkadaşlarıyla basar. Etkisiz hale getirdiği zaptiye kumandalarına bir ders vermek ister. Bunları cıscıbıl soyar. Başlarındaki kumandanın sırtına bir el değirmeni taşı bağlar ve birer etek giydirir. Boyunlarına taktığı yuları da zaptiyelerin zorla oynattığı kadının eline verir. Def çaldırarak zaptiyeleri tüm obanın önünde dikenlerin üzerinde oynatarak dolaştırır.

Bu olaydan sonra çevredeki Yörük beyleri bir araya gelir. Çünkü bu olay duyulursa zaptiyelerin Yörükler üzerinde eziyetleri daha fazla olacaktır. Çevrede sözü geçen ağalar; Dönmezoğlu Gadı Ahmet, Halim Ağa, Dömel Ali ve Kozak Ağa aralarında kavilleşerek, bu olayı örtbas etme kararı alır. O zamanlar Gediz ve havalisi Dönmezoğlu Ağanın elindedir.

Bu arada Yörüklere eziyet eden zaptiyelerin başı olan İpsizin Deli İrecep lakaplı onbaşı mıdır çavuş mudur bilinmez, mahpus damına konur. Burada bitlenerek ölür ve belasını bulur.

Bana bu olayı ikisi de Bağbaşı Köyünden olan ve Hakka yürüyen rahmetliler; Dağdelen Efe ve Tavukçu Efe anlatmıştır. Ben bu kaynak kişilerin yalancısıyım.

GABAKÇI EFE, SARI EFE’YE DAMAT OLUYOR

Bu olaydan sonra Ericeova yaylalarında yaşayan Aydın kökenli Yörüklerin yardımı ile Gabakçı Efe Aydın tarafına geçer. Burada, Aydın efeler tarihinde önemli bir yer tutan “Sarı (Edip) Efe’ye kızan olur. Bir müddet sarı Efe Kızanı olarak hizmet ettikten sonra Sarı Efe’den destur alarak köyüne döner ve tekrar evlenir.

Ancak Gabakçı Efe’in kara bahtı, kör talihi ona mutluluğu çok görmüştür. “Ağustos’ta suya girse balta kesmez buz olur.” İkinci kadını da doğum sırasında yaşamını kaybeder.

Naçar kalan Gabakçı Efe tekrar Aydın’a giderek Sarı Efe’ye yüz vurur. “Efem, ben de ne avrat kaldı, ne çocuk, ne ana ne de baba. İzin ver. Tekrar emrine girip sana hizmet vereyim” der.

Sarı Efe’nin birbirinden güzel üç kızı vardır. Gabakçı Efe’nin biçare durumuna efe olsa da yüreği dayanmaz ve kızlarından biri ile Gabakçı Efe’yi evlendirir. Gabakçı Efe üçüncü eşi ile köyüne dönerek çifte çubuğa verir kendini. Verir vermesine de tarlalar sürülemediği için ambarlarda buğday denesi bile yoktur. Ara sıra ava çıkarak eşinin ve kendinin karnını doyurmaya çalışır.

Gabakçı Efe yarı aç yarı tok yaşamaya çalışırken bir yıl geçer. Çocuklarını özleyen Sarı Efe Uşak’a gelir. Bakar ki; çocukları kıt kanaat geçinmeye çalışıyor. Evde tahıl yok, un yok, yağ yok. Sarı Efe, “Böyle yaşanmaz” deyip babalığını gösterir.

Yenice Köyün kenarından gürül gürül bir çay akmaktadır.  Buralarda inceleme yapan Sarı Efe, “Burada güzel bir değirmen kurulur, çocuklar da geçinip gider” diye düşünür. Değirmenin kurulacağı araziyi Bağbaşılı sahibinden satın alır. Değirmeni kurup Gabakçı Efe’ye, “Bak oğlum, bu değirmen aç öldürmez, kimseye de muhtaç etmez” diye öğüt verir.

Gabakçı Süleyman Efe yıllarca bu değirmeni çalıştırarak çoluk çocuğun geçimini sağlamıştır. Yaşlanıp Mevla’ya kavuşunca Oğlu Tur Ali değirmeni devralmış ve 1970 yıllara kadar değirmeni çalıştırmıştır.

GÜNÜMÜZDE GABAKÇI EFE’NİN TORUNLARI

Cumhuriyetin ilanından sonra soyadı kanunun çıkması ile birlikte torunlarından birisi “Yeniceli” soyadını alırken, diğer torunu da “Kabak” soyadını almıştır. Uşak Sarayaltı Mahallesi Avcılar Uluyolu eski mal pazarı mevkiindeki, “Yeniceli Un Fabrikası”nı çalıştırmıştır. Büyük kardeş Hasan Yeniceli de rahmetli olmuştur.

Diğerleri, “Kabak” soyadını taşıyıp soyadları ile gurur duyduklarını belirtmektedir. Bunlardan birisi Ramazan Kabak’tır. Ramazan Kabak, tarihi konulara çok meraklıdır. Kendisi ile Mehmet Akif Ersoy Mahallesi Elektrik santrali yanında bulunan Bağbaşılılar Kıraathanesinde buluşur konuşurduk.

Bana, ninelerinin Kılcan Köyünden, “berberler” sülalesinden olduğunu söylemiştir. Bende ona, “Berberler sülalesinin köyün en kalabalık sülalesi olduğunu, babaannemin Berberler sülalesinden Ali Ağa’nın kızı olduğunu, ninesinin Ali dedemin kız kardeşi” olduğunu aktarmışımdır. Ramazan kabak, gençliğinde çok güzel saz çalıp türkü söylerdi.

NOT:

Dağdelen Efe: Bağbaşı Köyü Ayvazlarındandır. Uşak havalisinin en keskin nişancısıydı. 

Tavukçu Efe: O da Dağdelen Efe ayarında havalinin en keskin nişancısıydı. Yazı da adı geçen Gadı Ahmet’in damadıydı. Bu iki efenin hiçbir vukuat kaydı yoktur.

Dönmez Oğlu: Gediz havalisini yöneten efsane ağalardandır. Bu yazıda adı geçen birçok kişi Hakkın rahmetine kavuşmuştur. En son vefat eden de Yenice Köylü kadir Işık’tır. Allah rahmet eylesin, çok bilgili bir insandı. “

                                                                                  Abdurrahman KARADAĞ

Uşak'ta çatı uçabilir, ağaç devrilebilir! Şiddetli rüzgar uyarısı Uşak'ta çatı uçabilir, ağaç devrilebilir! Şiddetli rüzgar uyarısı

                                                                                      (Araştırmacı- Yazar)

Editör: TE Bilişim