Ulubey Kanyonlarına yapılan ahşap yürüyüş yolu bayramda yoğun ilgi gördü Ulubey Kanyonlarına yapılan ahşap yürüyüş yolu bayramda yoğun ilgi gördü
 
UŞAK ADININ KAYNAKÇASI (2)

 
ÖMER AŞÇI (UŞAK YEREL TARİH ARAŞTIRMALARI)

Uşak ilinin merkez mahallelerinden birinin adıdır.Eskilerin söyleyişiyle ‘’Eybek’’ şimdilerde ‘’Aybey’’ diye bilinir.Halk arasında Uşak ilinin ilk yerleşilen mevkii olarak söylenir.Eybek isminin toponomisi(Toponimi, yer isimlerinin , onların orijinlerinin, anlamlarının, kullanımlarının ve tiplendirmesinin bilimsel araştırılması)isabetli bir biçimde yapıldığı takdirde Uşak ili tarihi hakkında önemli bir kaynak olacaktır.Tarihi yeniden yazmak gibi bir iddiam yoktur.acizane bu garibin merakını gidermek amacıyla gösterdiği çaba sonucu edindiklerini paylaşma isteyene verme çabasıdır.Bu araştırmayı yapan ben Ömer AŞÇI ;bir amatör tarih araştırmacısının  bilimsel disiplin dışı bir biçimde nasıl bir ürün çıkartır?sorusuna cevap oluşturacak araştırmamı beğenilerinize sunarım.

Bu konu üzerine kuracağımız sorular bizi menzile ulaştıracaktır;

 -Uşak ilinin isim kaynağı ile Uşak şehir merkezinin ilk Türk yerleşimi olan Eybek (Aybey)mahallesinin isim kaynağı aynı mıdır?

Uşak vilayeti merkez ilçenin ilk Türk yerleşiminin Eybek mahallesi olduğu yaşlılarımızdan edindiğimiz bir rivayettir.Bu rivayeti gerçeklik bağı ile orantılı olarak ikisinin de kaynağının aynı menbaadan olması kuvvetle muhtemeldir.

Uşak bölgesinin fethi döneme ait yazılı kaynağın çok az olduğu bir dönemdir.Dolayısıyla Uşak ilinin isim kaynağı net değildir.

 

Uşak ve Eybek(Aybey) isminin kaynağına ulaşmak için Ortaasya’dan Anadolu’ya ilk Türk göçlerine göz atmak gerekiyor;

Türkler neden Orta Asya'dan ayrıldılar?:

Proto-Moğollardan Kıtayların 924 yılında Orhun havalisine hakim olmalarıyla birlikte artan Kıtay baskısı sonucu bu bölgedeki Türk boyları batıya göçmeye başladı. 1027 yılına gelindiğinde Türklerin batıya göçü büyük bir sel halini aldı.

Niçin Anadolu'ya geldiler?: Büyük Selçuklu devleti kurulmadan önce Oğuzlardan kopan bir kısım boylar Azerbaycan, Güneydoğu Anadolu ve Irak'a gitmişlerdi. Türkler, Suriye ve Irak'a da gidip yerleşmişlerse de, bu ülkelerin çok iç taraflarına gitmemişlerdir. Bölgenin iklimi ve otlak durumunun, hayvanları için uygun olmaması bu bölgelerde Türklerin fazla yayılmasına engel olmuştur. Anadolu ise iklimi ve geniş odaklarıyla Türklerin yaşantısına uygundu.

Anadolu'nun nüfus açısından yoğunluğa sahip olmaması ve Türklere direnecek askeri organizasyonunun bulunmaması da Türkmenlerin Anadolu’ya gelmesi için teşvik edici unsurlar olmuştur.

Türkler geldiğinde Anadolu'da kimler vardı?: Selçuklular Anadolu'ya geldiğinde burada Rumlar, Ermeniler, Süryaniler ve Araplar vardı. Ancak Bizans, Anadolu'nun tek hakimiydi. İlk Türk akınlarının başladığı sırada Ani, Van, Lori ve Kars'ta Ermeni prenslikleri bulunuyordu. Anadolu'ya ilk ne zaman geldiler?: Türklerin Anadolu'ya gelişini MÖ 3000-2000 yıllarına kadar çıkaranlar varsa da, bu iddialar tarihçiler arasında genel kabul görmüş fikirler değildir. Anadolu'ya ilk Türk girişi IV. yüzyılın sonlarına doğru Batı Hunları (Avrupa Hunları) tarafından gerçekleştirilmiştir.

Anadolu nasıl fethedildi?: Türkmen Kitleleri, Hasankale zaferinden (1048) sonra Anadolu'ya yayılmaya başladılar. Afşin, 1068'de Anadolu'yu boydan boya geçip İstanbul Boğazı'na kadar ilerlemişti. Türkmenlerin düzenli Bizans ordularına karşı mücadele edecek güçleri yoktu. 26 Ağustos 1071'de kazanılan Malazgirt zaferi Bizans ordusunu çökertti ve Anadolu'nun kapılarını sonuna kadar Türkmenlere açtı. Bizans'ın yediği bu büyük darbe Türkmenlerin Anadolu'ya sel halinde akışını sağlamıştır.

Kutalmış oğlu Süleyman Şah Türmenlerin başına geçti ve kısa sürede Orta Anadolu'dan İznik'e kadar olan sahayı ele geçirip Türkiye Selçukluları Devleti'ni kurdu. Bu devlet Büyük Selçuklular'a tabi olmadığı gibi aralarında düşmanlık da bulunuyordu. Alparslan'ın oğlu Melikşah, Kutalmış oğlunun kurduğu bu devleti ortadan kaldırmak için Bizans'la dahi işbirliği yapmış, ancak ölümü üzerine teşebbüsü sonuca ulaşamamıştır.

Anadolu'ya ne kadar Türk geldi?: Yüzyılın ortalarından itibaren Türkler Anadolu'da yerleşmeye başladılar. Asıl yerleşme ise Malazgirt Savaşı ile oldu. Malazgirt'ten sonra Anadolu ile Türkistan arasında bir 'göç kanalı' oluştu. Türkmenler, kümeler halinde gelmeye başladılar. Ancak ne kadar Türk'ün geldiğini tam olarak bilinmiyor. Anadolu'ya Türkmenlerin gelişi bir anda olmamış, birkaç yüzyıl sürmüştür. En önemli göç dalgalarından birisi XIII. yüzyılda Türkistan'ın Moğol istilasına uğramasından sonra gerçekleşmiştir.

XVI. yüzyılın sonlarındaki Osmanlı kayıtları incelendiğinde, bu dönemde Anadolu'da yerleşik hayata tam olarak geçmemiş yaklaşık olarak 1 milyon Yörük/Türkmen ‘in bulunduğu görülmektedir.

Selçukluların organize ettiği büyük göçlerle Anadolu’ya gelen ve göçebe hayvancılığa elverişli bölgelere yerleştirilen yörükler; yeni doğan bebeğe ad verilmesi gibi bu yeni yaylak ve kışlaklarına, hatta devletçe yeniden oluşturulan obalarına yeni ad vermişlerdir.

Devlet karışıklık olmasın, her grup bir özelliğine göre bilinsin diye TÜRK göçebelerini; şive, görünüş, yaşantı, gelenek hatta koyunu, keçisi, kilimi ve çadırındaki farklılığa göre Avşar, Türkmen diye ayırmış, bu ikisine tam benzemeyen obalara da yörük adını vermiştir.

Yeni bir ad verme nedeni; tarihle bağını keserek, onlara devlet kurma, başkaldırma çağrışımı yaptıracak geçmişten bir iz taşımaması amaçlanmıştır.TÜRK tarihi incelenirse TÜRK DEVLETLERİNİN zayıflama ve yıkılma nedenlerinin başında, TÜRK BOYLARININ iktidarı ele geçirme mücadeleleri gelir. TÜRK DEVLETLERİNİN çoğunluğunu yine TÜRK DEVLET VE BOYLARI yıkmıştır.


Yörükler Anadolu’da resmi kayıtlara kendi öz adlarıyla; Göktürk, Kutluk, Karaevli, Yabır, Yazır veya Karluk, Onok, Türkeş, Honamlı, Horzum, Tekeli olarak geçselerdi ve topluca aynı bölgeye yerleştirilmiş olsalardı TÜRK DEVLET geleneğine göre; yönetimi ele geçirme mücadelesinde adlarını duyururlardı.

YÖRÜK OBALARININ ÇOĞUNLUĞU, İSKAN SIRASINDA OBA BEYİ OLAN KİŞİNİN ADINI ALMIŞTIR..

Nedeni; şuur eksikliği, yağcılık, kolaylık veya iskanda görevli devlet memurunun bilgiçliği-ukalalığı veya geçmişle bağı koparma düşüncesi olmuştur.

(Aynı durum soyadı kanunu uygulanması sırasında da görülmüş, oba adı genelde soyadı olarak aldırılmamış, bazen nüfus yazım memuru ailelere; onların isteğini uygun bulmayarak, kafasınca uydurma soyadları vermiştir.) Örneğin: Sarıveliler, Karaisalı, Karaahmetoğlu, Kerimli, Recepli, Korkudlu, Sinanlı, Hacıcelilli, Çoşlu, Karsavurdanlı, Elekli, Hüseyin Fakılı, Tatlar gibi


TÜRK BOYLARI oluşturdukları devletlerce, düzenli yönetimlerin sağlanması için gruplandırılmış ve taşıdığı özellik veya yaptığı işe göre adlar almıştır.

1076 yılında Selçuklu hükümdarı Kutalmışoğlu Süleymanşah’ın Uşak ve yöresini fethinden sonra bölge Bizanslılar ile Selçuklular arasında sürekli el değiştirmiş ta ki 1233 yılında I.Alaaddin Keykubat bölgeyi tekrar fethedinceye kadar....Uşak adının konulmasının sebebi;daha kaynaklarda tespit edilememiştir.

Ancak “XI.yüzyılın sonlarından itibaren Anadolu’ya gelen ve XII. Yüzyılın ikinci yarısından,özellikle son çeyreğinden itibaren kendi şartların yaratan Selçuklu çağının oluşturduğu bir iskan yeri,yani bir Türk şehri olsa gerektir.

 

14. yüzyılda yaşamış büyük seyyah İbn-i Battuta, Anadolu'ya da uğramış ve buradaki Rum halkı hakkında önemli bilgiler vermiştir. Anadolu'nun vaktiyle eski Rum ve Yunanlıların elinde olduğunu, daha sonra Müslümanların (Türkmenlerin) bu toprakları adım adım fethettiklerini, ancak burada halen Müslüman Türkmenlerin idaresi altında yaşayan bir hayli Hristiyan olduğunu belirtir.

XIII. asrın ortalarından itibaren Moğol istilasının Ahi ve Türkmenler üzerine meydana getirdiği baskı ve zulüm,onların yerlerini ve yurtlarını terk ederek uç’lara doğru çekilmelerini sağlamıştır

Uşak yöresi tarihin bilinen dönemlerinden beri bir yerleşim bölgesidir. Kentin bilinen en eski adı Temenothytiadır. Kent bu adı Heraklilerden Aristomakhosun oğlu Temenostan almıştır. Temenos, Roma İmparatorluğu dönemi sikkeleri üstündeki Temenos Oikistes (Kurucu Temenos) ya da Ktistes yazıtları ve Temenos tasvirleriyle bilinmektedir.Temenothyria, Flavuslardan sonra Flaviopolis adını almıştır.Türk fetihleri sonrası  il merkezi Uşak´ın eski adı Uşşak´tır.

Uşak şehrinin isim kaynağı üzerine tezler ve rivayetler;

 

1-      Uşak isminin buradaki "Obsekion" kentinin isminden türediği  iddiasıdır.Roma dilinde b > v harfine dönüşür. Obsekion>Ovsekion (Uşak) ‘a dönüştüğü iddia edilir.

2-  -Eybek(Aybey)mahallesinde ve çevresinde yer alan tarihi türbe,camii,...vs gibi yerlerin isimleri amacımıza hizmet edermi?

-Anadolu’da veya Ortaasyada Eybek (aybey) isimli maneviyat önderi,lider,komutan veya yerleşim yerleri varmıdır?

-Uşak muhitinde ilk Türk yerleşimi kaçıncı yüzyıldadır?

Türk kavimleri ile Bizans İmparatorluğu arasındaki ilk yakın ilişkiler Avrupa Hunları döneminde başlamış ve yıkılışına kadar çeşitli Türk topluluklarıyla devam etmiştir.Bizans, Ermeni, Latin ve İslam kaynaklarının ifade ettiğine göre XI. yüzyılın ikinci yarısında Bizans ordusunda İngiliz, Frank, Norman, Alman, Venedikli, Rus, Bulgar, Alan, Sırp, Gürcü, Ermeni, Peçenek, Kıpçak, Uz, Türkopol ve Selçuklu Türkleri gibi çok çeşitli milletlerden ücretli askerler bulunmaktaydı.

İmparatorluk ordusunda ücretli asker olarak görev yapan çeşitli boylara mensup Türk topluluklarının Bizans hizmetine girmesi değişik yollarla olmuştur. İmparatorluğun trakya’daki arazilerini yağmalayan Peçenek, Kuman ve Uzları askerî güç kullanarak durduramayan Bizans yönetimi genellikle arazi, para ve değerli hediyeler karşılığında onları kendi hizmetine alma yoluna gitmiştir. Kimi zaman da seferler sırasında esir düşenler vaftiz edildikten sonra Bizans saflarına katılmıştır.(Ioannes Kinnamos’un Historia’sı (1118-1176))

Bizans ordusunda görev yapan Peçenek askerleri bu dönemde yalnızca kuzey sınırının muhafazasında değil aynı zamanda Anadolu’da Selçuklu Türklerine karşı da kullanılmışlardır. Ancak bu uygulama her zaman başarılı bir sonuç vermiyordu.Selçuklulara karşı savaşmak üzere Anadolu yakasına geçirilen 15.000 kişilik Peçenek atlısı bu görevi kabul etmeyerek atları üstünde Boğazı geçip tekrar Rumeli sahiline çıkmışlar ve Tuna kıyılarına dönmüşlerdi.

Malazgirt savaşı öncesinde emrindeki kuvvetlerle Bizans hizmetine giren diğer bir Selçuklu beyi, Selçuklu sultanı Alparslan’ın eniştesi Erbasan’dır.Selçuklu sultanı ile aralarında çıkan anlaşmazlık nedeniyle ülkesinden kaçarak 1070 yılında Anadolu’ya giren Erbasan, Sivas yakınlarında karşısına çıkan Manuel Komnenos’u mağlup ve esir ettikten sonra onun teklifi üzerine yanındaki kuvvetler ile birlikte İstanbul’a giderek Bizans imparatorunun hizmetine girdi.

Bizans tarihçisi Zonaras da aynı şekilde eserinde savaştan önce bir gece Selçuklu kuvvetlerinin Bizans karargahının etrafında çığlıklar atarak dörtnala koşuşturduklarını ve ertesi sabah Uzlardan bir grubun Selçuklularının tarafına geçtiğini kaydetmektedir.

 

-Eybek(Aybey)mahallesinde ki Doğala Tepesi ismi

 

Eski Türkçe'den bugüne kadar kullanıla gelen ve’’beg, bek, bik ‘’şekillerinde de telaffuz edilmiş olan bey kelimesinin ilk anlamı "asilzade"dir. Bunun yanı sıra birtakım başka ünvan ve rütbelerle birleşerek genel olarak yüksek makamları ifadede kullanılmıştır.

Bu iki kavramdan oluşan ilbegililbeyi/elbeyi deyimine gelince,Türkmenlerin etnografyası üzerine yapılan son çalışma, bu konuda önemli bilgiler sunmaktadır. Buna göre ilbegi birleşik ismi,Sakarların atası olan Alkııoevli (Alkarevli) boyundan daha önceleri,çağdaş Türkmenistan devletinin konumlandığı coğrafyada kullanılmakta idi.

Sakar Türklerinin atalarına il begi denilmekteydi.  ELBEYLİ TÜRKMENLERİNİN SOYLARI : Sakar Türklerinin atalarına İlbegi denilmekteydi. Müstakil bir Türkmen Boyu olan İlbegiler tarım ve hayvancılıkla uğraşıp avcılık yapmaktaydı. Maharetli olmalarından dolayı bunlara Türkmen Türkçesinde " tuttuğunu koparan, becerikli ve başarılı " anlamında ALGIR lakabı yakıştırılmış ve Algır İlbegiler olarak anılmaya başlamışlardır. Algır İlbegi terkibi zamanla Algıröylü ve nihayet Alkırevli şeklinde telaffuz edilmiş ve yirmi dört Oğuz Boyunun birinin ismi haline gelmiştir.

İlbeyli Türkmenlerinin hangi Oğuz boyuna ait oluşları hakkında elimizde kesin bir bilgi yoktur. Bayat, Alkırevil (Alka-evli) ve Afşar boyuna bağlı olabilecekleri konusunda bazı görüşler mevcuttur.

 

Mehmet Aydın; “Bir kol da Sivas’ın güneyindeki yeni-il’e, önce beş-altı oba olarak, daha sonraları çevreden birleşenlerle bir arada yerleşmişlerdir. Bugün Sivas’ın güney-batısında bulunan Bayat boyundan 41 köy ve kasaba İlbeyli adını taşımakta…”(Aydın, 1984: 71) derken onların Oğuzların Bayat boyundan geldiğini ileri sürer.

Ağacan Beyoğlu ise, İlbeylileri, Oğuzların Alkırevli boyuna bağlamıştır. Beyoğlu, Türkmen Boylarının Tarih ve Etnografyası adlı kitabında bize konu ile ilgili olarak şunları söylemektedir: “İlbeği boyu kendi başına bir Türkmen boyu olarak ekin ekip, av avlayıp, hayvan besleyerek hayatlarını sürdürmüşlerdir. Bu İlbeğilere başarıları ve becerikliliklerinden ötürü halk arasında ‘Algır İlbeğiler’ de denilirmiş. Türkmen Türkçesinde ‘algır’, ‘tuttuğunu koparan, becerikli ve başarılı’ gibi manalara gelen bir kelimedir.”(Beyoğlu, 2000: 51)

 

“İl-Beğliler denilen Oğuz Türkmen boyu, Türkistan’daki İlbegilerle aynı kökten türemiş olmalıdır. XIII. ve XIV. asırlarda Ortadoğu’ya gitmiş olan İlbegilerin (Alkırevli-Karaevli Türkmenleri) o topraklarda ‘İl-Beğliler’ diye adlandırılmış olması mümkündür” (Beyoğlu, 2000: 53)

Mahmut Işık ve Tahir Kutsi gibi araştırmacılar da İlbeylilerin Afşar boyundan geldiğini ifade etmişlerdir. (Işık, 1963: 96; [Makal], 1975: 107)

İlbeyi Türkmenlerinin XII. yüzyılın sonlarında İran’ın Horasan bölgesinden Anadolu’ya geçtikleri tahmin edilmektedir. Bizleri bu düşünceye götüren Faruk Sümer’in ve Osman Turan’ın verdiği bilgiler olmuştur. Sümer; “1172 yılında, Moğolların Horasan’ı kesin olarak idareleri altına almaları üzerine de oraya yığılmış olan Türkmenlerin pek çoğu batıya doğru göç ederek Anadolu’ya ulaştılar… (Sümer, 1999: 146) derken, Osman Turan da; “XII. asır sonlarında, Yakın-Şarka ve Türkiye’ye doğru yeni muhaceretler vuku buldu.

Bu devirde hareket eden Oğuz boyları arasında Moğol istilasından önce Yıva, Afşar, Begdili, Kınık ve Döğerlerin Anadolu’ya göçtüklerini kaynaklarda görüyor; vakfiyelerde adlarına göre diğer Oğuz kabilelerini tespit ediyoruz.” (Turan, 1980: 262) şeklinde bir ifade kullanmaktadır.

Anadolu’da Barak ve Türkmenler ile birlikte yaşayan İlbeylilerin hepsine birden Beydili denildiği (Özdeş, 1939: 8) göz önünde tutulursa, İlbeylilerin Beydili Türkmenleriyle birlikte Anadolu’ya gelmiş olabileceğini düşünebiliriz.

 

Germiyanoğulları  Uşak ve Kütahya illerinin tarihinde önemli bir paya sahiptir. Anadolu Selçuklu Devleti'nin parçalanması sırasında İsfendiyar Saruhan, Karaman ve Teke adlı kardeşlerin oluşturdukları Germiyanoğulları aşiretinin payına Kütahya, Uşak, Denizli  ve havalisi düşmüştü. Germiyanlılar, Oğuzların Avşar Boyu’na mensuptur.

 
Germiyanoğulları, başlangıçta Harzemşahlar'a bağlı bir aşiret olarak Selçuklular tarafından Malatya'da yerleştirilmişlerdi.Tarihi araştırmalar onların daha sonra Kütahya ve havalisine doğru göç ettiklerini gösteriyor. XIII. Yüzyılın ilk yarısında Anadolu Selçuklu Devleti’nin hizmetinde olarak Malatya taraflarında meskun bulunan Germiyan Aşireti’nin, muhtemelen 1241’de Baba İshak isyanının bastırılmasından sonra II.GıyaseddinKeyhüsrev zamanında veya bir müddet sonra Kütahya-Uşak bölgesine yerleştirildikleri anlaşılmaktadır. Çünkü Cimri (AlaaddinSiyavuş) hadisesinde Germiyanlıların faal bir rol oynamaları bu aşiretin Cimri hâdisesinin ortaya çıkısından (1277) önce Kütahya- Uşak yöresine yerleştiklerini göstermektedir. Bu hâdise sırasında Sahip Ata Oğulları emrinde görülen Germiyanlılar, bundan sonra artık Batı Anadolu’da en kuvvetli beylik haline gelmiştir.

Osmanlılar'la ilk ilişkiler  Germiyanoğlu Süleyman Şah zamanında kuruldu.Süleyman Şah , Karamanoğulları'nın istilasından korkarak Osmanlılar'la uyuşmuş, kızı Devlet Hatun’u I. Murad’ın oğlu Yıldırım Bayezid'e vermiş, çeyiz olarak da Kütahya ile beraber Simav, Emet, Tavşanlı kazalarını Osmanlılar'a bırakmıştı.

Süleyman Şah öldükten sonra 1387'de hükümdarlığa geçen oğlu II. Yakup Bey 1390 yılına kadar ülkeyi hiçbir savaşa sokmadan idare etti. II. Yakup Bey zamanında kız kardeşinin çeyizi olarak Osmanlılar'a verilen topraklar da geri alındı.Yakup Bey ölümünden bir yıl önce yerine geçecek oğlu olmadığından ülkesini kızkardeşinin torunu II. Murat'a vasiyet etmiş ve ölümünde sonra Germiyan toprakları tümüyle Osmanlılar'a bağlanmıştı.

 
Editör: TE Bilişim