Uşak Müftülüğü'nden emekli Mustafa Vural geçirdiği kaza sonucu yaşamını yitirdi Uşak Müftülüğü'nden emekli Mustafa Vural geçirdiği kaza sonucu yaşamını yitirdi
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Gölbaşı'ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığının ele geçirilme teşebbüsüne ilişkin 69 sanığın yargılandığı davanın ikinci celsesi görüldü. 
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesince görülen davaya sanıklar, taraf avukatları, müştekiler şehit Astsubay Ömer Halisdemir'in eşi Hatice Halisdemir ve kardeşleri katıldı. Davanın öğleden sonraki kısmında tutuklu sanıkların savunmalarının alınmasına devam edildi. Tutuklu sanık Astsubay Emrah Şentürk, karargahtaki mühimmatlardan sorumlu olduğunu belirterek, 15 Temmuz günü rutin faaliyetlerini yaptıklarını, şüphelenecek hiçbir olayı görmediğini belirtti. 21.00'a kadar her şey normal olduğunu anlatan Şentürk, "Bir anda ART geldi. Apar topar benden 3'er taneden 15 şarjör M-16 mühimmatı aldı. Sonrasında nöbet kulelerindeki asker değişimi zamanı gelmişti onları değiştirdi. Saat 21.30 sıralarında Şükrü Uzman geldi, nöbetçi amirlikten telefon geldiğini ve herhangi bir duruma karşı hazırlıklı olunmasının istenildiğini söyledi. Ondan sonra bir şey mi oldu diye düşünmeye başladım. Benim emrimde 8 tane asker var. Onlara 'gazinodan çıkmayın, bir yere gidecekseniz de bana söyleyin' dedim ve çocukları uyardım. Daha sonra Mustafa Koyuncu'nun mühimmat istediğini söylediler. Mustafa Koyuncu izinliydi, nöbetçi değil bir şey değil. Ben neden mühimmat vereyim diye düşündüm. Kendisine mühimmat vermedim" diye konuştu.
Şentürk, "ART timi tekrardan geldi ve bende kalan kaç tane mühimmat varsa hepsinin istenildiğini söylediler. Toplamda 28 şarjörü ART timine verdim. ART'nin Zekai Paşanın emrine gittiğini iddianamede öğrendim. Vermiş olduğum mühimmatlar darbede değil, Zekai Paşanın korunması için kullanıldı. 23.00 civarında yakın mesafe taarruz helikopteri kışla üzerinde uçuyordu. Helikopterin nizamiyeye ateş ettiğini gördüm. Dışarıda ne kadar asker varsa hepsini içeriye aldım. Işıkların hepsini kapattım. Hiçbir ışık veya ses bağlantım yoktu. Televizyonumuz vardı ama dışarıya ışık çıkacağı için televizyonu kapattırdım. Televizyonda sadece askerlerin köprüyü kapattıklarını gördüm. Televizyon kapalı olduğu için ondan sonra hiçbir şey görmedim" dedi.
Askerlerin güvenliğini sağladıktan sonra muharebe odasına geçtiğini anlatan Şentürk, kamera kayıtlarını izlemeye başladıklarını ve sabaha kadar olan biten her şeyi gördüğünü kaydetti. Şentürk, "Karargaha gelen komutanın vurulduğunu, birinin vurulup karargah binasının yan tarafına konulduğunu, sürüklenip getirildiğini gördüm. Ben şimdi onun ismini söylemek istemiyorum, leş gibi gelip attılar. Askeri personel olarak buna üzüldük" ifadesini kullandı.

"Darbe girişimi olduğunu 16 Temmuz'da öğrendim"
Şentürk, nizamiye girişinde birilerinin içeriye girmeye çalıştığını, birilerinin de bunları engellemeye çalıştığını gördüklerini ifade etti. Şentürk, "Birileri 'gelmeyin' diyor, diğerleri de 'sizdeniz' diyor. Neden girmeye çalışıyorlar, neden almıyorlar bilmiyorum. Yanımdaki uzman arkadaşımın kamerayı yakınlaştırması ile nizamiyeye girmeye çalışanların ÖKK'nin personeli olduğunu öğrendik. 16 Temmuz'da Gölbaşı'ndaki savcılığa gittiğimizde bir darbe girişimi olduğunu öğrendim. Onun öncesinde hiç kimse ile bir bağlantımız yoktu. Kimse bir şey söylemiyordu" şeklinde konuştu.

"Teravihe gitmedim, cemaatin sohbet evine neden gideyim?"
Terör örgütüyle hiçbir bağlantısının olmadığını öne süren Şentürk, ByLock kullanmadığını, kendisinde 1 dolar bulunmadığını ve FETÖ'nün bankasında hesabının olmadığını savundu. Cemaat evine gitmediğini söyleyen Şentürk, "Yakın bir arkadaşım beni teraviye çağırdı. Ben teraviye gitmemişim, cemaatin sohbet evine neden gideyim? Kendi çabalarımla oturdum sınavlara çalıştım. 72 puan ile astsubay oldum. Kimse bana FETÖ'cü grup seni alacak demedi. Ben darbe girişimine ilişkin kimseden talimat almadım, kimseye de talimat vermedim. Nöbetim esnasında kimseye ayrıcalık yapmadım. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum" diye konuştu.
Tutuklu sanıklardan Teğmen Emre Andıç, 15 Temmuz günü görevi gereği Konya'da olduğunu, Konya Orduevi'nde iken televizyon izlerken darbe girişiminden haberdar olduğunu öne sürdü. Sabah saat 06.00'a kadar uyumadığını anlatan Andıç, ÖKK'de çatışma olduğundan haberdar olmadığını ifade ederek, "Saat 08.00' da Özel Kuvvetler Harekat Merkezini aradım. Oraya bilgi verdim 'Biz görevdeydik, mühimmat nakli için göreve çıkmıştık. Şuan Konya'dayız emriniz nedir?' dedim. İkinci bir emre kadar beklememiz söylenildi. 5 Ağustos günü birliğime dönüş yaptım. Darbe girişimi ile ilgili mülakat alınacağı söylenildi. Daha sonra sıranın bana yetişemeyeceği gerekçesiyle ifademin yarın alınacağı söylenildi. 6 Ağustos günü tekrardan birliğime gittim. Sonra istihbarat şubeye götürüldüm ve sorgulandım. Ümit Bak Albay'ın üzerinde çıkan listede adımın geçmesinden dolayı darbeye katıldığımı düşündüklerini söylediler. Bende 11 Temmuz'dan beri Ankara'da olmadığımı söyledim. Daha sonra tutuklanarak Sincan'a gönderildim. 15 Temmuz öncesinde veya sonrasında bırakın darbeye katılmayı, Ankara'da bile değildim. Darbe girişiminin içinde bulunmadım. Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum, örgüt üyeliğini de kabul etmiyorum" ifadelerinin kullandı.

"Akşam, eşimle birlikte komik video çekiyorduk"
Tutuklu sanık Astsubay Engin Sevinç, ÖKK'de teknisyen olduğunu belirterek, önce verdiği ifadesini işkencenin etkisiyle verdiğini önü sürerek önceki ifadesini kabul etmediğini kaydetti. 15 Temmuz günü mesaiden çıkmasının ardından evine gittiğini anlatan Sevinç, eşiyle birlikte akşam komik video çektiğini söyledi. Sevinç, komik video çekmesi esnasında saat 21.30 sıralarında asker olan kardeşinin kendisini aradığını, İstanbul'da köprünün kapatıldığını söylediğini belirterek, "Televizyonu açtığımda kalkışmadan bahsediliyordu. Komutanımı aradım bir bilgisi var mı diye, bana bir bilgisinin olmadığını, evden çıkmamamı söyledi. Sabah olduğunda olayların yatıştırıldığını, herhangi bir sıkıntının olmadığını, kontrol altına alındığını öğrendim. Sonra izin alıp ailem ile birlikte memleketime gittim. Daha sonra komutanım beni aradı ve izinlerin iptal edildiğini söyledi. Bunun üzerine tekrardan Ankara'ya döndüm" diye konuştu.

"Önceki ifademi işkenceden dolayı verdim, o esnada babama bile FETÖ'cü diyebilirdim"
Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu, Sevinç'in daha önce verdiği ifadesini okuyarak, "Daha önceki ifadende 'İlk atamam Ağrı merkeze oldu. Hizmet harekatına mensup olduğunu öğrendiğim Osman isimli birisi geldi 'Bundan sonra beraberiz' dedi. Ben uzaklaştıkça beni buldular. Daha sonra Ankara'ya tayinim çıktı. Burada Murat diye biri beni buldu. 13 Temmuz akşamı veya 14 Temmuz sabahı cep telefonuma ekranda numara yok diye bir arama geldi. Sesinden onun Murat olduğunu tahmin ettiğim kişi beni Batıkent'teki bir yere çağırdı. Murat denen şahısla yüz yüze konuştuğumda 'Serkan Ak' diye biri seni görecek' dedi. Ben de hayır görüşmeyeceğim diyerek oradan ayrıldım' demişsin" hatırlatmasında bulundu. Bunun üzerine Sevinç, ifadesini işkenceden dolayı verdiğini öne sürerek, o esnada babasına bile FETÖ'cü diyebileceğini söyledi.
Sevinç, "Firari olan kişiler tarafından vurulsaydım belki de kahraman olarak anılacaktım, şimdi darbeci olarak anılıyorum. 7 aydır neden buradayım diye düşünüyorum. Suçlamaları kabul etmiyorum. FETÖ'cü değilim, onların yaptığı hiçbir şeyi yapmadım, beraatimi talep ediyorum" dedi.
Tutuklu sanık Kurmay Albay Ertuğrul Bozçal, izin aldığını, 15 Temmuz akşamı memleketi olan Uşak'a gideceğini anlatarak, "Akşam Cumhurbaşkanının, başbakanın açıklamalarını duyunca kalkışma olduğunu öğrendim. 23.00'da Uşak'a gitmek için hareket ettim ve sabah Uşak'a vardım. Sabah eşimle konuştuktan sonra Ankara'ya geri dönmeye karar verdim. 17 Temmuz günü karargahı arayıp gerektiğinde mesaiye gelebileceğimi söyledim. Gerek olmadığı söylenildi. Daha sonra tutuklandım. Sezgin Güney'in listesinde bulunduğum hakkında hiçbir fikrim yok. Listenin üzerinde çıktığı iddia edilen Sezgin Güney'i tanımıyorum. Ne Üsteğmen Sezgin Güney ile ne de listede adı geçen diğer kişilerle 15 Temmuz'a ilişkin hiçbir toplantıya katılmadım. 15 Temmuz esnasında da ne Sezgin Güney ile ne de diğer kişilerle telefon irtibatım ya da yüzyüze görüşmem olmadı. Zaten üsteğmenin listesinde bir albayın yer almasının hiyerarşi teamüller ile hiçbir açıklaması yoktur" şeklinde konuştu.
Bozçal, hakkında hiçbir delil olmamasına rağmen suçsuz olduğunu ispatlamaya çalıştığını belirtti. FETÖ ile hiçbir bağının olmadığını öne süren Bozçal, 15 Temmuz akşamı ÖKK'de olmadığını, sonradan da oraya gitmediğini söyledi. Bozçal, "Ümit Bak, ÖKK'nin en kritik şubesinin müdürüdür. Sürekli görüştüğüm bir arkadaşım. Onu, gece neler olup bitiyor bilmek için aradım. İlk aramamda onunla görüşemedim, ikinci aramamda Uşak'a doğru ilerliyordum. Ne oluyor diye sorduğumda 'ben de anlayamadım helikopter gelip sağa sola ateş ediyor' dedi sonra da kapattım. Darbe girişimiyle ilgili hiçbir girişimim olmadığı gibi ne FETÖ ile bağımla ne de başka yasadışı örgütle bir bağım yoktur. Darbe girişimi gecesi Genelkurmay Başkanlığı tarafından yayınlanan sıkıyönetim listesi var. Ben 15 Ağustos 2016 tarihinde Yüksek Askeri Şuraya girecek bir albayım. Hal böyleyken darbeciler hiçbir şekilde hiçbir listeye beni dahil etmemişler. Bu FETÖ ile bağımın olmadığının kanıtları arasındadır diye düşünüyorum. Ben Ümit Bak ve Mehmet Ali Çelik'ten kıdemliyim. Onlardan emir almam söz konusu değildir. 18 Temmuz 2016 tarihinde hiçbir suçlama yöneltilmeden tutuklandım. TSK ile bağım henüz kesilmemişken öğretmen olan eşimi açığa aldılar. Suçsuz olduğuma inanıyorum, tahliyemi talep ediyorum" ifadelerini kullandı.
Editör: TE Bilişim