Doğayı yok ettik, yağmur yağmaz oldu! Uşak Yenişehir köyü sakinleri yağmur duasına çıktı! Doğayı yok ettik, yağmur yağmaz oldu! Uşak Yenişehir köyü sakinleri yağmur duasına çıktı!
Son günlerde gündeme getirdiğimiz ve perişan halde olan Hamzalar konağının sahibi olan Hamzazade Ali Efendi'nin hazin hikayesini Uşak Araştırmaları Derneği Başkanı Ömer Aşçı kaleme aldı. Aşçı, Hamzazade Ali Efendi'nin İngilizlere boşuna para vermeyerek kendi imkanlarıyla ihracat yapma yoluna gittiğini, fakat Avrupa'daki sistemde rekabet edemediği için para batırdığını belirtti. Aşçı, konağı eğitim için hazineye vakfedilen Hamzazade Ali Efendi'nin borçları sonucu batması nedeniyle zehir içerek intihar ettiğini belirterek, "Sattığı malların parasını da alamayınca bağlarına gidip zehir içerek intihar eder. Babası (adını unuttum) hiç resmî sorumluluğu olmadığı halde bütün borcu üstlenir, bağını ve birkaç mülkünü satarak borçların hepsini öder. İbretlik ve gerçek bir öyküdür" dedi.
İşte Ömer Aşçı'nın kaleminden söz konusu hazin hikaye:
"UŞAK EŞRAFINDAN HAMZAZADE ALİ BEYİN HAZİN HİKAYESİ"...
İzmir’de yapılan geniş hacimli ticaret sırasında Avrupa’ya en çok satılan mallar arasında halı yer alıyordu.
1860'lı yılları başına kadar köylülere malzeme verip sipariş üzerine iş yaptıran Osmanlı tüccarların denetiminde gelişen Batı Anadolu ticari halıcılığına, 1772 yılından itibaren İngiliz şirketler de girmeye başlamıştı. Avrupa’da aranan Batı Anadolu halıları ticareti için az sayıda Türk tüccar çalışıyordu.
Batı Anadolu’da mevcut halıcılığın gelişmesi için Padişah tarafından 1852 yılında bir irade çıkartılmış ve bu irade ile 1840 yılından beri halı dokutan Uşaklı Mehmet Ağa’ya 800, Gördesli Ahmet Ağa’ya 500 kese para verilmesi gibi bazı teşvik yardımları
yapılmıştır. Bu yıllarda yalnız 15.000 nüfuslu Uşak’ta 2.000 tezgâhta yaklaşık 8.000 kadar kadın çalışıyordu.
Sydney La Fontaine, Uşak’ta 80 iş çinin çalıştığı ve yılda 12.000 m² halı dokuyacak bir fabrika kurmuştur.
Önceleri yavaş işleyen ev sanayi tipi üretim 1880 yılından itibaren Avrupa’dan getirilen buharlı makinelerle artmaya başladı. O yıllarda 60 ton yün işlenen Uşak’ta bu miktar 1906 yılında 2.900 tona ulaşacaktır. Bu rakam, Anadolu’da elde edilen 5.100 ton yünün %80’ninin halı dokumacılığında kullanıldığını göstermektedir.
Halı üretiminde İngiliz şirketlerin tekelini hisseden Osmanlı
hükümeti de “kurulacak sanayi tesislerine 10 yıl süreyle vergi muafiyeti” uygulamasını getirmişti. Demiryolunun faaliyete geçmesiyle Uşak kasabasında fabrika kurma girişiminde bulunan ilk eşraf ailesi Yılancızadelerdi.
Yılancızade Osman Efendi 1898 yılında başvurduğu fabrika iznini
maalesef 1902 yılında alabildi. Aynı yıllarda Tiritzade Mehmet Paşa, Hamzazade Hüseyin Hüsnü Efendi, Hamzazade Ahmet Ağa,
Hacı Gedikzade, Hacı Hafız Mustafa Efendiler birlikte hem halı ipliği, hem de kaba dokunan kumaş (şayak) imal etmek üzere
1898 yılında 50.000 lira sermaye ile buhar gücü ile çalışan bir fabrika kurdular .
25 Şubat 1907 tarihinde merkezi İzmir olan, İngiliz hukukuna göre
Londra tescilli bir İngiliz şirketi “The Oriental Carpet Manufacturers Ltd.” (Şark Halı Kumpanyası) kuruldu. Amaçları rekabetten kaçınmak, halıların desen ve renklerini geliştirmek ve kârlarını arttırmaktı. Uzun vadeli hedefleri de şark halısında dünya pazarlarını ele geçirmekti.
Hamzaların Ali Bey, İngilizlere aslan payını vermektense bir Türk firması olarak doğrudan ihracat yapmaya kalkışır. Londra'da ve Milano'da iki dükkân açar, Uşak'ta ve Isparta'da geniş çapta halı üretmeye başlar.
Isparta halılarının büyük ebatlarda en güzellerini o yapmıştır. Ancak Şark Halı Kumpanyası'nın hem dokuma yörelerinde, hem de Avrupa'da satış yerlerindeki acımasız rekabeti karşısında dayanamayıp batar. Çok borca girmiştir.
Sattığı malların parasını da alamayınca bağlarına gidip zehir içerek intihar eder. Babası (adını unuttum) hiç resmî sorumluluğu olmadığı halde bütün borcu üstlenir, bağını ve birkaç mülkünü satarak borçların hepsini öder. İbretlik ve gerçek bir öyküdür.
OCM'nin baştan beri amacı Türk halı ihracatı tekelini ele geçirmek ve böylece hem alış, hem de Avrupa'daki satış fiyatının kontrolünü
elinde tutmaktı. Bu tekelden kurtulmak ve Avrupa pazarlarına ulaşmak için büyük gayret sarf eden yerli şirketlerin tümü iflâs etmiş, hatta Hamzazade Ali Bey intihar etmiştir.
Çünkü OCM onların fiyatlarının altında satış yapabiliyordu. Bu konuda acımasız kararlarla 1910'da ihracatın %90'ını ele geçirmişlerdi. Tek ayakta kalabilen İzmir ve Kula’daki Çolakzadeler Şirketi olmuştur.
Editör: TE Bilişim