BU ŞEHRİ TANIDIKÇA DAHA ÇOK SEVİYORUM

Uşak Tanıtım Gönüllüleri ve Kültür Derneği adına Yazar ve Araştırmacı Mehmet Keyvanoğlu,  Uşak Üniversitesi’nde düzenlenen bir panelde,”Uşak’ın tanıtımı” üzerine konuştu.

Keyvanoğlu ve dernek adına panele katılan konuşmacılar, Uşak'ın tanındıkça daha çok sevilen bir kent olacağına vurgu yaptılar.Keyvanoğlu konuşmasında şu ilginç tespitleri yaptı:

“Bizlere sıkça sorulan bir soru vardır.

Uşak, kendini neden tanıtamıyor, neden marka olamıyor.

Birçok konuda ilklere sahip olan Uşak, müteşebbis ve atılımcılığına rağmen maalesef bu konuda zayıf kalmıştır. Ben burada ticari faaliyetlerden ziyade kültürel tanıtım eksikliğinden bahsetmek istiyorum.

Bunun bence 3 önemli nedeni vardır.

1-DOĞAL AFETLER VE İŞGAL

100-150 yıl öncesinde Avrupa’nın ve İngiltere’nin seçkin konaklarını ve saraylarını halı ve derilerle fetheden Uşak ve Uşaklının önü açıkken, işler birden tersine dönmüştür.

Uşak’ın ve Uşaklının önünü kesen doğal olaylar yanında, Yunan işgali ile geleceği kapanmış, geriye gitmiştir.

Seller, depremler ve Koca Yangın.

Seller ve depremlerin belki çok etkisi olmamıştır ama hiç zararı olmadı da diyemeyiz.

Ama 1896 Koca yangını, dokuz sele deresinin batı kısmının tamamını şekilde yok etmiştir.

Canını ve canlısını kurtaran bilen Uşaklı yangını sadece seyredebilmiştir.(Bu yangında can kaybının az olmasına-hasarın çok olmasına sebep olarak Uşaklının bir kısmının Murat dağında olması gösterilir.)

Burada yanan sadece evler değildi. Burada bir kültür yok oldu. İçlerinde belgeler, kitaplar, kültürünü yansıtan eşyalar, etroğrafik eşyalar, paralar ve yeniden inşa için giden masraflar ve zaman.

İşgalde ise, can kaybı, soygunlar, can derdi, çalışamamak ve dışarı ile bağlantıların kopması, Uşağımızı yıllarca geriye götüren nedenler olarak görülebilir.

2-İL OLAMAMA VE ÜNİVERSİTENİN GEÇ KURULMASI

Uşak’ın İl olmakta çok geç kalması, İlgili müdürlüklerin burada bulunmaması, önemli belgelerinde olmaması demektir. Şu an, geçmişle ilgili bir bilgi, belge arayan vatandaşımız önce Kütahya’ya, gerekirse Bursa’ya gönderilmektedir. Aynı zamanda il olamamak yatırımında olmaması demektir. Üniversitenin geç açılması demektir.

Uşağımızda Üniversitenin açılması ile İlimize bir hareket gelmiştir. Bu hareketi ben kültürel manada düşünüyorum.

Şimdiye kadar yazılı belge bulmak çok zor ve ulaşılmazdı. Diyorduk ki, iyi ki Evliya Çelebi buraya uğramış, İyi ki Texie gibi yabancılar buraya uğramışlar ve yazıya dökmüşler. İyi ki Haşim Tümer hocamız Uşak Tarihi adlı kitabını yazmış. Araştırmacılarımız sayesinde artık birçok belgeye ulaşılmaya başlandı.

Bilgi kirliliği azalmış, geçmiş gün yüzüne çıkmaya başlamıştır.

Özellikle Tarih bölümümüzün çok güçlü olması bizleri daha da umutlandırıyor ve hocalarımızı minnetle takip ediyoruz.

Murat ÖNTUĞ hocamızın şahsında hepsine, şahsım, derneğim ve Uşak adına teşekkür ediyorum.

3-İYİLİK YAPMAK İSTEYENLER, TARİH HIRSIZLARI VE CEHALET

Antik çağlardan bu yana hep güçlü ve zengin medeniyetlere ev sahipliği yapan Uşak toprakları henüz bakirdir, araştırmacıları ve arkeologları beklemektedir. Ama Tarih hırsızları maalesef her zaman bir adım önde gitmektedir.

Geçmişe yapılan bu talan bir şekilde mutlaka önlenmelidir. Gözünü para hırsı bu tarih cellâtları, yakın zaman mezarlarını, çeşmeleri, köprüleri bile acımasızca yıkıp, kazmayı vurabilmektedir.

Bizlerin gezilerde gördüğümüz bir diğer husus ise, iyilik yapmak isteyen, hayır yapmak isteyenlerin bilmeden yaptıkları tarih cinayetleri vardır.

Tarihi çeşme eskidi diye yıkıp, yerine beton çeşme yaptıran hayır sahipleri, duvarı çatladı diye, betonla arasını dolduran hayır sahipleri var.(!)Tarihi çeşmede gâvur yazısı var, Camide kullanılan taşta gâvur yazısı var, günaha girmeyelim diye yazıları kazıyan veya üzerini katranla, sıvayla kapatan hayır sahipleri var. Bir şekilde evinin bir yerine devşirme taş yerleştirmiş, ev sahibine-bu taşı alırlar, evini de yıkarlar demişler. O da ne kadar yazı, resim varsa kazımış.

Çeşmeler çok mu farklı? Orada ki antik yazıların üzerine siyah boya ile besmele yazmışlar, birçoğunda sprey boya ile sevdiğine ilan-ı Aşk ilan edenler var.

Bir gezimizde duyduğumuz olayı ise, anlamak çok zor.-Bu köyümüzde bir temel kazısı sırasında, mermer keçi heykelleri çıkıyor. Aklı evvel bir komşusu bunların içinde altın vardır, deyince. Vuruyorlar balyozu, bunda yok, bunda da yok derken hepsini parçalıyorlar. İnşallah bu olay tamamen tevatürden ibarettir.

 

 

II. BÖLÜM

Rahmetli Talat İçöz’ün gayretleri ile çıkarılan Çıkmaz Sokak dergisinde köşe yazıları yazarken, Babam rahmetli Fahrettin Keyvanoğlu’ndan dinlediğim, bazı su hikâyelerini aktarıp yazmaya başladım. Doç.Dr. Mehmet Karayaman hocamın desteğiyle, bu yazılanları kitabı dönüştürme fikri oluştu. Belge-bilgi toplamaya başladım.

Önceleri herkesin bildiği ve çok yazıldığını düşündüğümüz için çeşmeler planda yoktu. Ama kaybolan ve direnen çeşmeler derken çeşmelere de girdik. Falanca köyde benzeri var derken, köylere geziye başladık. Hatta ilk gezimizi Mehmet KARAYAMAN hocamızla yaptık.

Bu noktada Ömer Aşçı ve derneğinden bir teklif geldi. Beraber gezelim dediler, baktım arkadaşlar uyumlu ve meraklı. Beraber gezerken fotoğraflar görsele yansımaya başladı. Talipliler çoğaldı, ama biz herkesi almadık, alamadık.

Grubumuzda Osmanlıca ve Arapça bilen arkadaşlarımız oldu.

Her zaman katılamasalar da, iki mimarımız oldu. Nükrettin Durmaz ve İmren Aytekin.

Tabiat aşığı iki profesyonel Banazlı arkadaşımız bizleri gezilerimizde hiç yalnız bırakmadılar. Öğretmen Ramazan Taylan ve Hasan Reşit Şafak. Salih Kılınç gezi anılarını esprili bir dille gazete ve internet sitesinde yayınladı.

Ömer Kâhya ve Ahmet Vidinlioğlu, Osmanlıca ve Arapça konularında, kitabe okumalarında destek verdiler.

Ömer Aşçı, gezi öncesi ve sonrasında gittiğimiz-gideceğimiz yerler hakkında bilgiler buldu. Alpaslan Dur, bu bilgileri resimlerle destekledi.

Ceyhan Bitik, gerek sekreterlik yaptı, gerekse iaşe işlerimizle ilgilendi. Murat Öntuğ hocamız Camiler, çeşmeler ve türbelerin başında uzun bilgiler verdi.

Hem asker olup, hemde arkeoloji öğrenimi gören Üst. Teğmen Evren Ünlü gezilerimize katılarak, antik çağ hakkında bilgiler verdi.

Köy hizmetlerinden emekli, her köyü bilen, Hasan Hüseyin Çakın her gezimizde bize rehberlik yaparak yerel otlar ve bitkiler hakkında bilgiler verdi.

Bazen Üniversitemizden katılan öğrencilerimiz oldu. İnşallah işlerini bitirirse İlker Dere hocamız devamlı katılacak.

Önce çeşmeler, kuyular derken, KARAYAMAN hocamın ek ödevleri ile ben yağmur duası ve su değirmenlerine başladım. Diğer arkadaşlarımız camiler, yatırlar, köyün gelenekleri, köy mezarlığı, köydeki antik yerleşimleri çalışmaya başladılar.

Şu an 50 civarında köy gezdik. Daha geride tahmini 200 köyümüz var. İnşallah hedefimiz hepsini gezmek.

Gezilerimiz esnasında çok güzel olaylar ve anılar yaşadık. Bunun yanı sıra çok zorluklarla karşılaştık. Bazı köylerimizde, köyünden bihaber, ilgisiz insanlar gördük. Oyun masasında olanlar ve seyredenlerin selamımızı almadıklarını gördük. Bazı köylerimizde sorularımız karşısında-Ne bilen ben ya. Sözleriyle tanıştık. Bu söz bizim ağzımıza tekerleme oldu.

Çoban köpekleri, domuzlar, uçurumlar, yağmur, çamur, çamura saplanan araçlarımız oldu. Artık köylerin toprak yapısından çamurun cinsini öğrendik. Tüm bunlara rağmen şu veciz söz aklımıza kazındı.

BEN BU ŞEHRİ TANIDIKÇA DAHA ÇOK SEVİYORUM.

 

 

 

 

 

Uşak Belediye Başkanı Özkan Yalım, makamında nişan taktı Uşak Belediye Başkanı Özkan Yalım, makamında nişan taktı

 

Editör: TE Bilişim