ÇANAKKALE’DE ÖLÜMÜN GÖZÜNÜ KAMAŞTIRAN ÜÇ YİĞİT UŞAKLI

“Çanakkale içinde aynalı çarşı, vatan için canını vermiş bin yüz Uşaklı”

Çanakkale Zaferinin 101. Yıldönümünü kutluyoruz. Peki, bir destanın yazıldığı ve bir ulusun yeniden doğuşunu ilan ettiği bu kanlı ve şanlı savaşta, Genelkurmay kayıtlarına göre; 819, resmi olmayan kayıtlara göre bin 100 Uşaklı hemşerimizin şehit olduğunu kaç Uşaklı bilir acaba?

Türk Telekom çalışanları, 1 Mayıs'ta Uşak Göğem Göleti'nde çevre temizliği yaptı Türk Telekom çalışanları, 1 Mayıs'ta Uşak Göğem Göleti'nde çevre temizliği yaptı

Şimdi gelin bu bin yüz kahramanımızdan, cehennem yürekli üç Uşaklının öyküsünü torunlarından yeniden dinleyelim. Dinleyelim ki; gelecek nesillere kalsın bu öyküler, unutulmasın. Vatanımıza, milletimize yapılan, birlik ve beraberliğimizi parçalamk isteyen kanlı terör örgütlerine, iç ve dış düşmanlara hatırlatalım, diyelim ki; “Aha 100 sene önce de aynı haltı yemeye kalktınız da ne oldu? O gün size unutmayacağınız dersi veren Binbaşı Halis Bey, Onbaşı Bedel İsmail, Şükraniyeli Saka Mustafa öldü mü sandınız?

Onların bedeni toprağa karıştıysa ruhları torunlarında yaşıyor. Biçare Yunus misali, “Ete kemiğe büründüler, adem olup göründüler”

Bugün Çanakkale Zaferi”nin 101. Yılını birlikte, Çanakkale destanının şanına yakışır şekilde kutlayacağız. Burada kanlarını döken bin 100 Uşaklı şehidimizi ve tüm şehitlerimizi unutmadığımızı göstermek için sizler, 3 Uşaklının kahramanlık öyküsünü torunlarının ağzından anlatmak istiyoruz. 

Binbaşı Halis Ataksor, Bedel İsmail ve Şükraniye Köyünden Mustafa Kahya. Bu üç yiğit Uşaklıdan Binbaşı Halis Ataksor, aynı zamanda İnşaat Mühendisi olup, Türkiye Cumhuriyet tarihinde ilk asfalt yolu, Uşak belediyesinde mühendis olarak çalışırken yaptığı rivayet edilir.  (Bu asfalt yolun Dülgeroğlu Oteli önü olduğu iddia edilir)

İkinci kahramanımız ise Bedel İsmail. Bugün Efe Kasap olarak bilinen ailenin en büyük dedesidir. Öyküsünü anlatacağımız üç kahraman içinde şehitlik mertebesine ermiş tek hemşerimizdir.

Üçüncü kahramanımız ise Merkeze bağlı Şükraniye Köyünden Mustafa Kahya ise çarpışan arkadaşlarına su getirmek isterken canını tehlikeye atmış, gözleri önünde can yoldaşının şehit olduğuna tanık olmuştur.

Sözü Binbaşı Halis Ataksor’un torunu Sayın Serdar Ataksor’a bırakalım. Bu değerli hemşerimiz yıllardır bitmeyen bir sabır ve gayretle Çanakkale Savaşları ve Uşak bağlantılarını araştırmış, bu araştırmalarından dolayı çeşitli ödüller almıştır. Kendisine bu yazımızın hazırlanmasında bulunduğu katkılardan dolayı çok teşekkür edip torun Ataksor’a kulak veriyoruz:


BİR GÖZÜNÜ SAVAŞTA VERDİ “KÖR HALİS” LAKABINI ŞEREFLE TAŞIDI

Şehrimizden Çanakkale’ye sadece böyle kahraman askerimiz gitmekle kalmamış komuta kadrosunda yer alan subaylarımızda bulunmuştur işte bunlardan biride Halis Bey'dir.

Halis Bey, Balkan harbi sonrası 1914 yılının ekim ayında Çanakkale gitmiş  önce Seddülbahir sektöründe yüzbaşı rütbesiyle 27 alayın 3 taburunda bölük komutanı olarak görev yapmış daha sonra kıdemli yüzbaşı olarak 27 alayın 3 tabur komutanı olarak  muharebeler katılmıştır. Halis Beyi diğer komuta kadrosundaki subaylardan farklı kılan ise ; Balkan harbinden beri komutasındaki askerlerine cesaret vermek adına nadiren siperde bulunmasıdır. ki bu durumdan dolayı Halis Bey pek çok kere yaralanmıştır. ilkin balkan harbinde bir gözünü kaybetmiş ve daha sonraki cephelerde lakabı  'Uşaklı kör Halis'' olarak kalmıştır.


Düşmanı karşılayan ilk komutan

Çanakkale cephesinde düşmanı ilk karşılayan komutanlardan birisi olması  hasebiyle bu destanımızda önemli rol oynamıştır. 25 Nisan kara çıkartmaları sabahı Maydos  daki alay karargahında ihtiyat  taburu olarak bulunuyorken saat 6.00 da aldığı emirle  Anzakların çıkartma yaptığı bölgeye intikal etmiş ve merkez tepede sabah saat 8.00 de düşmanla karşılaşmış ve onların ilerlemesini durdurarak daha sonra saat 10 da  cepheye gelecek olan Mustafa Kemal’e ve 57 alaya  çok kıymetli altın değerinde bir zamanı kazandırmıştır.

İşte bu zamanı kazandırırken bölükler arasında gidip gelen Halis Bey ağır surette kolundan ve bacağından yaralanmış lakin mahiyetindeki askerin moralinin bozulmaması adına belli etmemiş olup;  uzun süre dayanmış ve nihayetinde kaybetmekte olduğu kan yüzünden cephe gerisine hastaneye kaldırılmıştı.

İlk asfaltı Uşak’a onun döktüğü rivayet edilir

O zamanki Alay Komutanı Şefik Bey kendi anılarında Halis Bey için '' çok kıymetli ve seci (kahraman) '' bir askerdi diye bahsetmektedir. Halis tedavisinin bitimine müteakip cepheye ancak 5 Mayıs’ta tekrar dönüp taburuna komuta etmeye başlamıştır.

8 Ağustos’ta binbaşılığa terfi edip 27 alay komutanı olmuş ve Çanakkale muharebelerinin sonuna kadarda  alaya komuta etmiştir.  Çanakkale sonrası Halis Bey için kurtuluş harbi yılları başlamış ve nihayetinde 1925 yılında emekli olan halis Bey şehrimize belediye mühendisi olarak hizmet etmiştir, onun zamanında Uşak’ın altyapısı yapılmış ve tarihimizde de çok önemli bir olay gerçekleşmiş olup daha Ankara’dan önce şehrimize ilk asfalt yol Halis Bey tarafından yapılmıştır. Halis Bey 1933 yılında vefat etmiştir. Kabri Şeker evler kabristanındadır.



SAVAŞIN TADINI EN İYİ BİLEN “BEDEL İSMAİL”

“101 yıl dönümünde Çanakkale muharebelerini idrak ettiğimiz şu günlerde, kentimizden de muharebelere pek çok hemşerimiz katılmıştır ve bu hemşerilerimiz üstün kahramanlık örnekleri sergilemiş ve  bu muharebelerde fevkalade yaralılık göstermişlerdir. Öyle ki Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın şiirine dahi konu olmuştur, İşte bunlardan birisi Kamer mahallesinde cepheye giden 2 tümene bağlı 24 alay 11 bölükten Onbaşı İsmail’dir. bu yiğit hemşerimiz  muharebeler esnasında bacağından vurulup sargı yerine gönderilmiş lakin sargı yerindeki diğer arkadaşlarını da ikna ederek cepheye geri dönmüştür işte bu yiğit Uşaklı hemşerimizi Fazıl Hüsnü Dağlarca dizelerinde şöyle anlatmakta:




2 tümen 24 alay 11 bölükten  (uşağın kamer mahallesi halkından )

İsmail Onbaşı

Bedel İsmail dedikleri hey.

10 Ağustos saldırısı başlamış

Bedel İsmail dikmiş yine gözlerini ölümün gözlerine

kamaşmış ölümün gözleri

bakamamış İsmail’e hey.

yaralanmış yaralanmış, git demişler git demişler geriye,

Savaşın tadını yiğitler anlar.

Yüzbaşı sargı yerine yollamış zorla,

Bacağından da vurulunca hey.

O ne ! 10 dakika geçti geçmedi,

Sarmış kuşağı yırtarak yaralarını bir bir,

Toplamış arkalardaki dağınık erleri kovuklardan

Bedel İsmail,yeniden katılmış saldırıya hey.

Yüzbaşı,ne etsin bu yiğide,

Dağ ne etsin, bayır ne etsin, maşallah.

Savaş bu, gün biter, gece biter,

Bitmez tükenmez Bedel İsmail hey.

 

 

 

 

ER MEYDANINDA “SAKİLİK” GÖREVİ YAPAN ŞÜKRANİYELİ MUSTAFA KAHYA

Bir diğer Çanakkale Gazisi Mustafa Kahya’yı da torunlarından Ömer Kahya şöyle anlatır:

“Bu fotoğrafta görünen kişi dedemin babası Mustafa Kahya.O bir Çanakkale gazisi.Vefatı:1982.Onun anlattığı bir savaş hikayesini sizlere aktarayım: "Dedem Mustafa Kahya (Beyoğlu) 8 yıl seferberlik te askerlik yapmış (1911-1919).Birçok cepheye gönderilmiş.Çanakkale cephesinde savaşırken,bizim köyden Tınazoğlu Ali ile birlikte cephe delermiş.Birlikleri bir ara susuz kalmış,iki sadıcı beraber su getirmeleri için saka olarak görevlendirmişler.Ama suyun olduğu yer İngiliz siperlerine yakınmış.İki köylü beraber ellerinde güğüm,maşrapa ne varsa suyun yanına doğru gizlice giderken düşman bunları fark ediyor ve ateş açıyorlar,Tınazoğlu orada şehit oluyor(Allah rahmet eylesin) dedem kendini yere atıyor bir yandan titrerken bir yandan aklına gelen bütün sureleri okumaya başlıyor,neyse ki bizimkiler yetişip karşı ateşle karşılık verince dedem kurtuluyor.Yıllar sonra Mustafa dedem Tınazoğlunun torunu Ali Bey’e dedesinin Çanakkale de kaldığını gözyaşlarıyla anlatırken,Ali Bey de ilk defa dedesi hakkında bilgi almanın sevincini ne hüznünü birlikte yaşıyormuş.." Sizler görevinizi hakkıyla yerine getirdiniz. Mekânınız cennet olsun.”

                                                                                    (SALİH KILINÇ ÖZEL HABER)

 

Editör: TE Bilişim