Bir Nefes Sıhhat gibi

“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi

Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi”

                                                                    “Kanuni Sultan Süleyman”

Kayınbiraderimin bir oğlu var. Adı Mert Efe. Mert Efe 8 yaşında dünya tatlısı bir çocuk.  İlk ağzından çıkan söz; “anne, baba” dan sonra üçüncüsü “dede” oldu. Hem de bana “dede demişti. Hala da “dede” der. İşte Mert Efe o gündür bugündür benim torunum oldu. Birbirimizi çok severiz.

Torunum Mert Efe, ayağında oluşan bir lezyon yüzünden ikinci kez ameliyat oldu. Ameliyatı İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde gerçekleşti. Adı üzerinde Tıp Fakültesi, araştırma hastanesi. Peşinen söyleyeyim, çok başarılı, birbirinden değerli konularının uzmanı profesörler, doçentler onulmaz dertlere derman buluyorlar. Hemşireler, hastabakıcılar güler yüzlü, insanlara çok yardımcı oluyorlar. Ancak, hastanenin fiziki şartları çok kötü. Yemekleri berbat, tuvaletleri pislik içerisinde. Tuvaletlerde sineklerin çokluğu insanı fazlasıyla rahatsız ediyor. Fayanslar kırık. İnsanın bir yanı kesecek gibi duvarlardan fırlamış. Lüks odalar için dünyanın parasını veriyorsunuz, tuvalet kâğıdı, kâğıt havlu gibi ihtiyaçlarınızı kendini karşılamak zorundasınız.

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi anladığım kadarıyla, özellikle çocukların ortopedik rahatsızlıklarında uzmanlaşmış profesörleri bünyesinde bulunduruyor. Hastanızı önce bu anlı şanlı proflara özel olarak göstermek zorundasınız. Ondan sonra bir maddi konuda anlaşıp bir çuval para ödemeyi kabul ederseniz, hastanız hastaneye kabul ediliyor. Ondan sonra oda parası, ameliyatta kullanılacak, sargı bezi, uyuşturucu, serum hepsini siz almak zorundasınız. Kalacağınız odaya da dünyanın parasını ödemek zorundasınız. Bitmedi, hastanızın ameliyat olması gerekiyorsa ameliyattan önce mutlaka iki ünite kan bulmak zorundasınız. (Kan grubu önemli değil) Bunu da son anda söylüyorlar. Ameliyattan bir gün önce, gurbet elde nereden kimden bulacaksınız? Düşünen yok. Tıp Fakültesi, üniversite vakfı tarafından çalıştırıldığı için Kızılay kan Merkezi ile bağlantısı yokmuş. Onun için de böyle bir kan temin etme yoluna gitmiş.

Gelelim Uşak Devlet Hastanesi’ne:  Peşinen söyleyeyim, bizim hastanemizin fiziki yapısı ve standardı 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden çok çok yukarılarda. Kendim 30 Nisan da geçirdiğim burun ameliyatı sırasında aldığım hizmetten ve torunumun ameliyatı sırasında yaptığım gözlemlerden biliyorum. Dr. Yalçın Atlı’nın Uşak’a Kamu hastaneleri Birliği Genel Sekreteri olarak atanmasıyla, Uşak’ta sağlık konusunda yaşanan devrim herkesin malumu. Atlı’nın bu devrimine sahip çıkan Uşak halkını, Sayın Valisini ve bir destan yazan sağlık çalışanlarını kutlamak gerek.

Aman deyim, dostlar, Uşak’ta sağlık hizmetlerine sahip çıkalım. Beterin beteri varmış. Yaşadım, gördüm. Allah kimseye yaşatmasın. Amin.

HAYAT UŞAKLIYA GÜZEL

İHA’nın haberi gazetemizde yayınlandı. Kalkınma Bakanlığı’nın bölgesel kalkınma uzmanları Kamil Taşçı ile Mehmet Emin Özsan, Türkiye’yi 26 bölgeye ayırarak bölge ve illerin “hoşnutsuzluk düzeylerini ortaya çıkardı. Çalışmada “iktisadi hoşnutsuzluk” göstergeleri olarak, işsizlik ve enflasyon oranları temel alındı.

En mutlu iller sıralaması şöyle belirlenmiş:

1-    Sinop yüzde 77,7

2-    Afyonkarahisar  yüzde  76,4

3-    Bayburt yüzde 75,9

4-    Kırıkkale yüzde yüzde 75,5

5-    Kütahya yüzde 73, 5

6-    Çankırı yüzde yüzde 73,5

7-    Düzce yüzde 72,8

8-    Uşak yüzde 72,3

9-    Siirt yüzde 71, 4

10-  Balıkesir yüzde 70,7

Bu sıralama yapılırken o ilde sağlık hizmetleri, SGK hizmetleri, Emniyet ve asayiş yani güvenlik, belediyelerin çöp ve çevresel atık toplam, kanalizasyon, şebeke suyu gibi hizmetleri baz alınmış. Peşinen söyleyeyim, Uşaklı çok dillendirildiği gibi belediye hizmetlerinden pek şikâyetçi değil.

Uşaklı çok mutlu diye eline dört kaşık alıp şıkır şıkır oynayacak hali de yok. Elbette yaşanan bazı sıkıntılar da yok değil. Uşaklı olarak benim şahsi şikâyetlerime gelince;

1-    Uşak’ın tanıtımını beceremiyoruz. Hiç kimse kusura bakmasın ama Sayın Valimizin bu konudaki çabalarına, başta İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü olmak üzere, bürokratlar, işadamları ve onların dernekleri diğer sivil toplum kuruluşları çok yetersiz kalıyor. Doğal güzellikleri, tarihi ve Anadolu coğrafyasının kilit sayılacak noktasında olmasına rağmen, kent dinamiklerinin bu konudaki isteksizliği hamle yapmamızı önlüyor.

2-    Uşak Belediyesi’nin çözmesi gereken temel iki sorun, yağmur suları alt yapısı ve trafiğin rahatlaması olarak görülüyor. Onun dışında bir de özellikle kış mevsiminde hava kirliği problemini ekleyebiliriz. Kalkınma Bakanlığı’nın anketine göre Uşak’ta belediyecilikle ilgili hizmetlerden fazla bir şikayet görülmüyor.

3-    Bir de 10 yılı aşkın bir zamandır bitmek bilmeyen Sivaslı yolu var. Bu yol aslında Uşak-Denizli ve Antalya yolu olup çok önemli bir yol. Ne olur şu yolu bitirin artık. Müteahhit kaçtı, inek suyu içti, dağa kaçtı, dağ yandı kül oldubitti tekerlemeleri gibi tekerlemelerden bıktım usandım.

Yukarıda belirttiğim sorunlar dışında, gerçekten Uşak yaşanacak ve çok sorunu olmayan bir kent. En mutlu iller sıralamasında Uşak’ın 8. Sırada olması ve vatandaşlarında ankette bunu teyit etmesi, Uşak’ın yaşanacak kent olduğunun göstergesidir diye düşünüyorum.

KHB Uşak Genel Sekreteri Dr. Sayın Yalçın Atlı ve ekibi sağ olsun. Sağlıkta memnuniyet üst safhada, emniyet ve asayiş olaylarında büyük bir gerileme yaşanıyor. (Yeri gelmişken İl Emniyet Müdürü İbrahim Ergüden ve ekibine teşekkür etmek gerekir)

Yalnız Sayın Ergüden’e trafik yönünden iletilecek iki arzuhalim var.

1-    Dörtyol’un İzmir tarafı, Uğur Mumcu Caddesi, Ahmet Tahtakılıç Caddesi gibi geniş ve muntazam caddelerde özellikle gece 24.00 den sonra o dev motosiklet veya mobilet tipi araçların voo voo voolarından durulmuyor. Altındaki güzelim motosikleti bağırtarak dikkat çekmek isteyen bu kırolara bir dur demek gerek. Buralarda oturan mahalle sakinleri de çok şikayetçi.

2-    Birde modifiye edilmiş eski kuş serisi doğan, şahin gibi araçlar var. Gece yarısı sonun kadar açılmış tum tıs tak dum tıs tak bağırtıyı müzik sanıp gelişmeyen kişiliğinin varlığını ancak gürültüyle haykırırken, egzoz ve fren sesleri ile de insanların yüreğini ağzına getiriyorlar.

3-    Sayın İbrahim Ergüden Müdürüm bu hanzoları da önlerseniz size minettar kalacağım. Haa, şunu da belirteyim ki, trafik ekipleriniz kontrollerde egzoz sesini duyamıyor. Bu hanzo veya kırolar öyle bir tertibat yaptırmışlar ki, ekipleri görünce gizli bir düğmeye basıp ekzozdan ses çıkmasını engelliyorlar. Bilginiz olsun.

SGK ve İşkur Müdürlükleri hizmetlerinden de Uşak’ta memnuniyet üst safhada. İşsizliğin en az olduğu illerden birisi olduğu için SGK  İl Müdürü Sayın İbrahim Öztürk ve İşkur İl Müdürü Sayın Zafer Kahraman’a ve çalışanlarına da çok teşekkür ederim. İnşallah bir gün olumlu çalışmalarından dolayı İl Kültür ve Turizm Müdürü Sayın Şerif Arıtürk ve ekibine de teşekkür edeceğimiz günler gelir. Eminim bir gün bu müdürlük de tabela müdürlüğü olmaktan kurtulup aktif hale gelecektir.

Dostlar!

Sözün özü Uşak yaşanacak bir memlekettir. Yukarıda İzmir’de sağlıkla ilgili yaşadığımız bir olay aynıyla vakidir.

Bu tablonun ters tarafında da beni üzen bir durum var. Benim doğma büyüme memleketim Uşak’tır. Ancak rahmetli babamın dedelerimin memleketi dolayısı ile benim köklerimin geldiği yer olan Tunceli (Dersim), en mutsuz insanların yaşadığı il olarak tabloda yer alıyor. Dersim’in şansı Kerbela’dan beri böyle işte. Ne demişti? Koca Şair Hasan Hüseyin Korkmazgil:

“Yaprak döker bir yanım

Uşak Belediyesi, kira vermeyen bu kurumlarla da anlaşmayı iptal etmeli Uşak Belediyesi, kira vermeyen bu kurumlarla da anlaşmayı iptal etmeli

Bir yanım bahar bahçe”

 NE İŞ?

Mübarek Ramazan Ayı’nın yarısına geldik. Malum bu yıl, mübarek ay yılın en uzun günlerine geldi. Sanırım oruç tutan sayısında bir azalma oldu. Herkesin inancını ya da inançsızlığını sorgulamak haddime düşmez. İnana da inanmayana da saygım sonsuzdur. Demem o değil.

Geçen yıllarda teravih namazlarında camilerde namaz kılınacak yer olmazdı. Bu yıl camiler bomboş. Özellikle kamu çalışanlarını bu yıl teravih namazlarında pek göremiyorum.

Bilindiği gibi 7 Haziran seçimlerinde AKP tek başına iktidar olacak oyu alamadı. Buna güvenen kamu çalışanları da “namaz mafiş” demiş olmasınlar. Valla hükümeti yine AKP kuracak gibi görünüyor. Benden söylemesi, ne olur ne olmaz. Siz yine teravihlere devam edin derim.

 

Bir Ramazan Fıkrası

 

Bir Bektaşi babası, iftarını kuru ekmek, çok az peynir ve suyla yapıp Allah’a şükrederek yoluna devam etmiş. Her yanı ışıl ışıl yanan ve bahçesinde birçok insanın yemek yediği bir konağa gelmiş.

Bahçedeki sofrada, kızarmış tavuklar, kuzu kebaplar, çorbalar, pilavlar, tatlılar, kuş sütünden gayri ne ararsan varmış. Besili bir çok adam bunları afiyetle midesine indirir bir türlü doymak bilmezmiş.

Baba Erenler gördüklerine dayanamamış ve merakı iyice artmış. Kapıdakine;

-Evlat bu konak kimindir? Diye sormuş. Kapıcı;

- Kimin olacak? Hüsrev Paşa’nın konağı şeklinde cevap vermiş.

-Peki, bu deveyi hamudu ile götürenler kimlerdir?

- Bunlar da Hüsrev Paşamızın kullarıdır. Cevabını alınca, iki elini de göğe açan baba erenler:

- Eyyy Büyük Allah’ım. Bir Hüsrev Paşa’nın kullarına bak, bir de kendi kuluna, diyerek Cenabı Allah’a kendi halini arz etmiş.

 

 

Editör: TE Bilişim