AKŞAMLARINDA ŞARAP KIZILLIĞI OLAN AŞIKLAR DİYARI (1)

Büyük şair Yahya Kemal, İstanbul için yazdığı bir şiirinde; ''Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behâdır. Bir sengine yek pâre Acem mülkü fedâdır. Bir gevher-i yekpare ... Sâde bir semtini sevmek bile bir ömre değer.'' Şeklinde İstanbul’un güzelliğini anlatır.

Bana göre, Uşak’tan çıkan, şiirleri ile Türk Edebiyatının en büyük şairlerinden olan ve bir türlü hak ettiği yere gelemeyen Ömer Bedrettin Uşaklıgil de, Uşak için en güzel şiiri yazmıştır. Yayla Dumanı adlı kitabında yer alan, 1925 tarihli “Uşak İçin” (s.8) adlı şiirde üstat Uşak’ı şöyle tanımlar:

“Ufkun dalga dalga, göğsün çiçekli. Gülüyor şen bağlar akşamlarında. Aşıklar diyarı olduğun belli. Bir şarap rengi var akşamlarında.”

 İşte bizler de bu büyük ozanımızın tasvir ettiği Aşıklar Diyarı Uşak’a kısa bir yolculuk yapalım. Şu sıcak yaz günlerinde Uşak’ın serin ve “şarap rengi kızıllıklarına” hep birlikte uzanalım istedik.

ANIT AĞAÇ; AB-U HAYAT VEREN TEPEDELEN SUYU VE LEZİZ ALABALIKLAR

Yaz sıcaklarının beynimiz tavada pişmiş yumurtaya çevirdiği bu bunaltıcı günlerde, yolculuğumuza, Uşak’ın en serin yerlerinden başlayarak sizleri bunaltmayalım. Murat Dağları’nın güneyine, Banaz Çayının doğduğu topraklara gidelim.

Uşak otogarında şehiriçi servisler bir türlü konmadı! Vatandaş gece eve giderken korkuyor! Uşak otogarında şehiriçi servisler bir türlü konmadı! Vatandaş gece eve giderken korkuyor!

Türklerin Anadolu’ya 1071 yılında Malazgirt Savaşı ile yani tam 944 yıl önce girdiği kabul edilir. Banaz ilçesine bağlı Bahadır Köyünde, Türklerin bu topraklara ayak basmadan yıllar önce bu toprakları bekleyen bir bekçi vardır. Bahadır Köyünün bu mevkiine adını veren “Tepedelen Çamı” bin yıllık haşmeti ile hala zaman meydan okumaktadır.

DÜNYANIN EN YAŞLI KARAÇAMI

Anıt Ağaç; Bahadır köyünde, Tepedelen mevkiinde, yamacın zirvesinde; 1870 metre yüksekliktedir. Bu çam ağacının boyu:11 metre, çapı: 3 metre ve çevresi: 9.60 metredir. Yaşının ise, 500 ile 1000 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Ağacın gövdesi: kollarını tamamen açmış, 7 kişi tarafından, sarılabilmektedir. Bu anıt ağaç, Orman Bakanlığı tarafından tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Hatta: dünyanın en yaşlı karaçamı olarak kayıtlara geçmiştir.

Biz, Uşaklılarda nedense hep başkalarının memleketine hayran olma gibi garip bir huy vardır. Örneğin, Tv’lerde belgesellerde hep Karadeniz Bölgesi ya da İsviçre’yi görünce oralara gitmek isteriz. Ancak, kendi topraklarımızda, burnumuzun dibindeki güzelliği bir türlü görmeyi beceremez ve oralara gitmeyi  aklımızın ucundan bile geçirmeyiz.

Bunu niçin söylüyorum?

Bahadır, Gürlek ve bu yörede bulunan Banaz’ın köylerinin olduğu yerler, ne Karadeniz’ aratır? N e de İsviçre’yi. Devasa çam ağaçları bölgede sürekli serinlik yaratır. Ağaç dalları arasından güneş ışıkları bile yere adeta kaçarak ulaşabilir. Dağların bazı kısımların da 12 ay az da olsa kar kalkmaz. Sıcakta akşama kadar dolaşın, hiç bunalmazsınız. Buz gibi sular ayaklarınızın altından nazlı nazlı süzülür. Kısa mesafelerle, Banaz çayını oluşturan bir derede ayaklarınızı serinletebilirsiniz. Yalnız peşin peşin uyarayım. Sulara 3 dakikadan fazla ayaklarınızı sokarsanız, ayaklarınız morarmaya başlar. Yani suları o kadar soğuk. 5 dakikada bir kapuzu çatlatır.

HZ. SÜLEYMAN’IN İÇMEKTEN VAZGEÇTİĞİ SU TEPEDELEN SUYU OLABİLİR

Susuz yaşayabilir miyiz? Yaşayamayız. Su olmadan yaşanmaz elbette. Su olmadan ne olabilir ki? Bence hayat durur. Zaten canlılar susuz yaşayamaz. Su deyince aklıma Hz. Süleyman’ın Ab-u hayat suyu ile ilgili bir hikayesi geldi:

Allah-u Teâlâ, Süleyman Aleyhisselam'a:

"Âb–ı Hayat"ı içip kıyamete kadar yaşamak ile içmemek arasında serbest bıraktı. Süleyman Aleyhisselam, kendisine bu güzel haberi getiren melekten biraz müsaade istedi. Süleyman Aleyhisselam, bu meseleyi danışmak için bütün canlıları topladı. Onlarla istişare etti. Canlılar: "Âb–ı Hayattan içmeniz sizin için hayırlı olur."dediler. Sordu:"Neden?" "Hayat suyundan içerek, ta kıyamete kadar yaşar ve sürekli Cenab–ı Allah'a ibadet edersiniz. Bu ele geçmez bir nimettir." dediler.

Süleyman Aleyhisselam, Hüdhüd kuşunun toplantıda bulunmadığını fark etti. Emir verdi: "Hüdhüd kuşlarından bir heyet gelsin.”

Biraz sonra Hüdhüd kuşları geldiler. Süleyman Aleyhisselam onların fikirlerini de

sordu. Hüdhüd kuşu: "Âb–ı Hayatı içmeyip, zamanı geldiği zaman ölmeniz sizin için daha hayırlıdır. "dediler. Süleyman Aleyhisselam sordu: "Neden?"

"Eğer hayat suyunu içip kıyamete kadar yaşayacak olursanız, bütün sevdiklerinizin, çocuklarınızın, torunlarınızın hep öldüklerini görecek, üzülecek ve hatta onların ölüm acısını içinizde hissedeceksiniz. Evlât acısı yürekleri yakar. Ayrılık acısı çok zordur. Allah'ın sizin için âhirette hazırladığı nimete kısa zamanda kavuşmak, daha iyidir." dediler. Süleyman Aleyhisselam, bu fikri beğendi. Âb–ı Hayatı içmekten vazgeçti.

Bahadır Köyü’ndeki, “Tepedelen Suyu” Süleyman Aleyhisselam’ın içmekten vazgeçtiği Ab-u hayat suyu olabilir diye düşünüyorum. Bu halk denen ustanın dillendirdiği bir rivayetten alınma tabi ki.

Tepedelen suyunun ilginç de bir öyküsü vardır. Uşak İl Özel İdaresi 2008 yılında burayı özelleştirmek ister. Birilerine kiralayacak, o kişi de tesis kuracak, Tepedelen suyunu şişeleyip satacaktır.

Bunu duyan Bahadır ahalisi, hışım gibi şehre gelir. İl Genel Meclisi toplantı halindeyken baskın yapar. Suyu ölseler de vermeyeceklerini deklare ederler. Daha sonra valilik binası önünde gösteri yaparlar. Allah’ın kullara bedava verdiği suyu birilerinin halka parayla satma projesi de güme gider.

Her yerin beton olduğu, tozdan topraktan geçilmediği, beton bloklardan rüzgarların yol bulup giremediği için fırına dönmüş kentlerin içinde tavuk gibi kızardığımız şu günlerde Bahadır Köyüne gidin derim. Buz gibi Tepedelen suyu ile serinleyin. Yerin altından çıkan billur gibi suları hiç görmeyen çocuklarınıza gösterin. Sonra Tepedelen’e çıkın. Bin yıldır Anadolu’nun bekçiliğini yapan Karaçam ağacına yaslayıp, yapraklarından gelen rüzgârla ferahlayın.

 NE YENİR?

Orman yangınlarını gözetleyen ve sürekli yangın kulesinde yaşayan karı-kocanın buz gibi ayranından içmeyi de unutmayın.  Anıt Ağacın biraz ilerisinde çok güzel bir piknik yeri var. Yok, keyfim tam olsun. Orada yemek yiyecek bir yer olsun” diyorsanız, ağacın 8 kilometre kadar aşağısında alabalık üretme çiftliği var. Recep ve Suat Yozgat kardeşler, aileleriyle hizmet veriyorlar. Havuzdan beğendiğiniz balığı tutup ızgarada pişirdikten sonra kendi yetiştirdikleri, domates, salatalıklardan yapılmış salatayı çam ağaçlarının altında yerken, cennetin bu dünyada da olduğuna inanıyorsunuz.  Hele semaverde çay keyfine diyecek söz bulamazsınız.

NASIL GİDİLİR?

Tepedelen de bulunan bin yıllık ağaca ve suya gitmek için, Uşak merkezde yaşıyorsanız, 60 kilometre kadar bir yol yapmanız gerekiyor. Banaz ilçesinden kuzeye dönerek, Evrendede, Banaz Köy tarafına gitmeniz gerekiyor. Buradan da Gürlek Köyüne ulaşabilirisiniz. Gürlek Köyünden dışarı çıktıktan sonra yukarıda bahsettiğim Alabalık tesislerine 3 kilometre kala sağa dönersiniz. Burada büyük bir ceviz ağacı, çeşme ve türbe var. Buradan 3 kilometre kadar ilerledikten sonra, sağa dönüp dik bir tepeyi tırmanmanız gerekiyor. Aracınız 4 çeker olursa daha rahat çıkarsınız.

Bir ikinci yol da Hatıplar ve Bahadır Köylerinden var.  Yalnız Bahadır Köyünden ağaca çıkan yol sürekli bozuk olduğu için garanti veremiyorum. Ekim ayından mayıs ayına kadar sürekli, yağmur ve kar yağışı olduğu için anıt ağaca çıkmak mümkün olmuyor.

                                               SALİH KILINÇ (UŞAK GEZİLERİ)

 

 

 

 

Editör: TE Bilişim