Uşak Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Çağlar Deniz’den korkunç tespit:

“SURİYELİLERE NEFRET ÇATIŞMAYA DÖNÜŞEBİLİR”

Uşak Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Çağlar Deniz, sorunun toplumda iki taraflı travmaya yol açacağı uyarısında bulunuyor. Üç hafta boyunca Suriyeli mültecilerin yoğun olarak yaşadığı Gaziantep ve Kilis bölgesinde mülakatlar yaptıklarını anlatan Deniz, toplumda yangının tutuşması için neredeyse bir kıvılcımın beklendiğini söylüyor.

Sorunun temelinde Suriyelilerin ne kadar kalacağının belli olmamasının yattığını vurgularken tespitlerini şöyle aktarıyor: “Suriyelilerin zalim Esed'in zulmünden kaçan insanlar olarak lanse edilmesi kamuoyunda onlara karşı geniş bir sempati oluşturdu ancak bu algı terse döndü. Hem kalınan sürenin uzunluğu, hem de gelen insanların içerisinde çok mağdur insanlar olduğu gibi bunu fırsata çevirmeye çalışan insanların da bulunması sıkıntıya yol açtı. Başlangıçtaki sempati çok hızlı bir şekilde antipatiye dönüştü. Gaziantep'te bir Türkiyeli işçinin işverene maliyeti 1500 lira civarında. Suriyeli ise gayri resmi çalıştırılıyor ve ona 200-600 lira veriliyor. Evlerin kirası 3-4 yıl öncesine kadar 300-400 lira iken şu anda 600-700 liraya ev bulunamıyor. Tüm bunlar insanların Suriyelilere karşı nefret beslemelerine sebep oluyor. Bu, çatışmaya dönüşebilir. Yani 6-7 Eylül olayı gibi bir şey yaşanabilir.”

Tarihin utanç sayfası! 6-7 Eylül olayları, neler oldu?

Uşak Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Çağlar Deniz’in yazısının sonunda belirttiği 6-7 Eylül olayları ise Türk Tarihinin utanç sayfası olarak tabir edilen üzücü olayların yaşandığı kara bir sayfadır.

Uşak OSB’nin 3’üncü genişleme sahasındaki yapılaşma sürüyor Uşak OSB’nin 3’üncü genişleme sahasındaki yapılaşma sürüyor

Tarihe, "6- 7" Eylül olayları olarak kayda geçmiş 1955 yılında gayri Müslimlere yapılan zulüm ve talan, 60 yıl sonra bile utançla hatırlanıyor.  İstanbul'da özellikle Beyoğlu ve Büyükada'da yaşayan azınlıklara yönelik katliam ve yağma hareketinin olduğu günler" olarak tarihe not düşüldü.

Sevilen futbolcu Lefter, Toto Karaca, fotoğraf sanatçısı Ara Güler gibi isimlerin de çıkan olaylardan zarar gördüğü o günlerde, Atatürk'ün Selanik'teki evinin bombalandığı şeklinde yalan iddialar ve haberler yayılmak suretiyle, halk galeyana getirilmiş, başta Rumlar olmak üzere gayri Müslimlerin evleri ve iş yerleri yağmalanmıştı.

FUTBOLUN ORDİNARYUSU LEFTER DE O ZULÜMDEN NASİBİNİ ALDI

Santrafor mevkinde forma giymiş, Rum asılı Türk futbolcu ve teknik direktör (asıl adı Elefterios; Ελευθέριος) olan futbolcu Lefter, ülkede 'futbolun ordinaryusu' denilecek kadar sevilirken 6-7 Eylül olaylarından büyük zarar gören isimlerden sadece birisiydi. Fenerbahçe ile İstanbul Profesyonel Ligi'nde 2, Türkiye Şampiyonası'nda 3 kere şampiyonluk yaşayan, Türk futbolunun en popüler futbolcularından biri olarak yıllarca alkışlanan ve 13 Ocak 2012 yılında vefat eden Lefter, 6-7 Eylül olaylarında yaşadığı zulmü şu sözlerle anlatmıştı: 15 gün önce gol attığımda omuzlardaydım. O gün ise kayalar ve boya tenekeleri ile karşılaştım. En kötüsü harçlık verdiğim çocuklar evime saldırdı. Kızlarım küçüktü, onları öldürmeye kalktılar. (...) Çok sordular kim yaptı diye, ama o gün de söylemedim, bugün de söylemeyeceğim."

GAYRİ MÜSLİMLER HEDEF HALİNE GELDİ

59 yıl önce İstanbul’da yaşayan gayrimüslimler, Selanik’te Atatürk’ün evine Yunanlılar tarafından bomba atıldığı haberinin yayılması üzerine başlayan kitlesel eylemlerde hedef haline geldi. Ellerinde kazma, balta ve sopalarla sokaklara dökülen binlerce kişi tarafından gayrimüslimlere ait ev ve işyerlerini yakıp yıkıldığı, tecavüzlerin ve darp olayların yaşandığı 6-7 Eylül Olayları, Türkiye’de toplumsal ve siyasi yaşamın en karanlık dönemlerinden biri olarak anılıyor.

O dönem Türkiye’de en çok satan gazete olan Hürriyet’in başlığında İstanbul’daki Rum azınlığın aralarında bağış toplayarak Kıbrıs Rumlarının ENOSİS çetelerine gönderdiğini yazıyordu. Dışişleri yetkilileri Londra’da Kıbrıs temaslarına devam ederken, Atatürk’ün Selanik’teki evinde bir bomba patlamasıyla ilgili haber, önce 6 Eylül 1955 günü saat 13.00 haberlerinde radyoda yayımlandı. (Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba attığı iddia edilen Selanik Üniversitesi Siyasal Bilgileri öğrencisi Oktay Engin daha sonra gıyabında mahkûm edilmiştir. Oktay Engin, 22 Şubat 1992 – 18 Eylül 1993 tarihleri arasında Nevşehir Valiliği’ne getirilmiştir.)

"ATAMIZIN EVİ BOMBALANDI" MANŞETLERİYLE HALK GALEYANA GETİRİLDİ

Bunun üzerine, “Atamızın evi bombalandı” manşetiyle ikinci baskı yapan Mithat Perin’in sahibi, Gökşin Sipahioğlu’nun yazı işleri müdürü olduğu DP yanlısı İstanbul Ekspres gazetesi genelde tirajı 20.000 civarında olduğu halde 6 Eylül’de 290.000 basmış ve o dönemde kurulmuş olan Kıbrıs Türktür Derneği üyelerince bütün İstanbul’da satılmaya ve halkı galeyana getirmek üzere kullanılmaya başlandı.

CUMHURİYET TARİHİNDE GÖRÜLMEMİŞ BİR YIKIM VE YAĞMA

Kıbrıs Türktür Cemiyeti’nin önayak olması ve diğer gençlik örgütleri, meslek kuruluşları, DP teşkilatı, bazı resmi ve gayri resmî makamların telkin ve teşvikiyle yerel kalabalıklar ve şehre dışarıdan getirilmiş olan kitlelerce 6 Eylül akşamı Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir yağma ve yıkım eylemi gerçekleştirildi.

5 BİN'DEN FAZLA TAŞINMAZ TAHRİP EDİLDİ

İlk saldırı saat 19.00 sıralarında Şişli’deki Haylayf Pastanesi’ne yapıldı. Ardından büyüyen kalabalık Kumkapı, Samatya, Yedikule, Beyoğlu’na geçerek gayrimüslimlerin toplu olarak yaşadığı birçok semtte önce Rumların, ardından da Ermeni, Yahudi ve hatta yanlışlıkla bazı Türklerin dükkânlarına saldırarak yağmaya başladı. İstanbul’daki Rum azınlığın ev, işyeri ve ibadet yerlerine yönelik bu saldırılarda emniyet pasif bir tutum sergiledi. Rum vatandaşların adresleri hakkında önceden bilgi sahibi olan, yirmi-otuz kişilik organize birliklerin kent içindeki ulaşımı özel arabalar, taksi ve kamyonların yanı sıra otobüs, vapur gibi araçlar yardımıyla sağlandı. 7 Eylül sabahına kadar süren saldırılarda aralarında kilise ve havraların da bulunduğu 5.000′den fazla taşınmaz tahrip edildi ve milyonlarca dolarlık mal sokaklara saçılıp, yağmalandı.

KİLİSELER VE MEZARLIKLAR DA TALAN EDİLDİ

İstanbul’un her yerinde yağmalar aynı yöntemle yapıldı. Dükkânlara saldıranlar önce vitrinleri taşlayarak kırdılar ya da demir parmaklıkları kaynak makineleri ve tel makasları yardımıyla açtılar, ardından içerideki alet ve makineleri dışarı çıkararak paramparça ettiler. Kiliseler ve mezarlıklar da payını aldı: Kiliselerin içindeki kutsal resimler, haçlar, ikonalar ve diğer kutsal eşyalar tahrip edildiği gibi, İstanbul’da bulunan 73 Rum Ortadoks kilisesinin tamamı ateşe verildi.

İzmit ve Adapazarı’ndan gelen yağmacılar geri dönmek üzere Haydarpaşa İstasyonu’na geldiklerinde, üzerlerinde yağmaladıkları mallarla yakalandılar.

Editör: TE Bilişim