Zeytinyağı fiyatlarında korkutan rakamlar ve oynanan film!

Hükümete yakın Yeni Asır Gazetesi Yazarı Zeki Hozer, zeytin yağı fiyatlarıyla ilgili korkutan bir başlık attı.

“Zeytinyağının litresi 1000 TL olur mu?” başlıklı yazısında, zeytin yağı fiyatlarıyla ilgili gelişmelere değinen Hozer, bu yıl 125 bin ton zeytinyağı ihraç edildiğini belirtti. İspanya ve İtalya gibi Avrupa’nın büyük zeytinyağı üreticisi ülkelerdeki iklim krizi nedeniyle talebin karşılanamadığının yer aldığı yazıda zeytin yağının fiyatının 80 TL’den 200’e ulaştığı ifade yer aldı.

Yazıda, 1000 TL etiketinin görülmemesi gerektiği de vurgulanırken, söz konusu gazetenin hükümete yakın olması nedeniyle, durumu ekonomi yönetiminin de bu yolla daha yakından izlediği izlenimi edinildi.

Zeytinyağı fiyatının yerinde şu anda 300 TL civarında olduğu biliniyor ve rakam sürekli artıyor. Sektör temsilcileriyle yaptığımız görüşmelerde istenilen miktarda zeytinyağı bulunmuyor ve bunun nedeninin önümüzdeki günlerde bitecek olan ihracat yasağı olduğu düşünülüyor.

Fakat zeytinyağı ihracatçılarının “Kota kalksın, elimizdeki mallar bozulur” şeklindeki gazetelere verdikleri beyanlar (Dünya Gazetesi) da buradaki tezatlığı gözler önüne seriyor.

Özetle Türkiye’de;

-Yağ var mıdır?

-Yoktur.

-Onda bizim yağı alacak para yoktur

Repliğiyle ünlü, Banker Bilo filminin bir benzeri çevriliyor.

Öte yandan madalyonun bir diğer yüzü de zeytinyağı alıp ve bunu eşine, dostuna, komşusuna ve bunların tavsiyeleriyle mikro bir kitleye satan bir kesim de bulunuyor.

Bu şekilde zeytinyağını satarak, çocuğunu okutan ve evinin ihtiyaçlarını karşılayanların büyük bir bölümünü de ev hanımları oluşturuyor.

Bu durum, Rusya ile Türkiye arasında bir dönem devam eden ve sonlandığında belli bir kesimin kazancını ciddi anlamda etkileyen bavul ticaretinin sonlanmasına benziyor.

Küresel sermaye, bir dönem Türkiye’ye margarin satmak için ilk olarak zeytinyağı üretimi ve kültürünü yok etmeye çalıştı. Bunun için de Türk kültürüne uygun olmayan bir türkü de bu dönemde dinlenmeye başlandı.

Prof. Dr. Kenan Demirkol ve  Prof. Dr. Canan Karatay da bu iddiayı doğrulan nitelikte açıklamalarda bulundular.

O şarkı;  

“Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman,

Senin gibi cahile, ben efendim diyemem aman” 

Sözleriyle devam edip gidiyordu.

Şarkının 2 Kasım 1954’te derlenmesi ve bu tarihten önce 1947’de ABD’nin Marhall planını yürürlüğe koyması ve o dönemdeki kıtlıktan muzdarip olan ülkelere mısır özü yağı dayatması da bu iddiayı destekler nitelikte duruyor.