Eğitim

Uşak Eğitim İş: 2022 eğitim için kara bir yıl oldu

Eğitim İş Uşak Şube Başkanı Ercan Uzun, 2022 yılının eğitim ve öğretim açısından kara bir yıl olduğunu ifade etti. Son 1 yılın değerlendirmesini yapan Eğitim İş Uşak Şube Başkanı Uzun, Milli Eğitim Bakanlığı’nın söylemlerinin aksine 2022 yılının eğitim emekçileri başta olmak üzere eğitimin tüm paydaşları için kara bir yıl olarak tarihe geçtiğini öne sürdü.

Abone Ol

Konuyla ilgili bir açıklama yapan Uzun, “Ekonomik krizin derinleşmesiyle neredeyse açlık sınırında ücretler alarak çalışan eğitim emekçilerinin karşısına bir de uzmanlıklarını yok sayan ÖMK çıkarıldı. Mesleğe hakaret niteliğindeki bu kanuna karşı itirazı örgütleyen sendikamız hakaretvari söylemlerle hedef alındı. Güvenceli istihdam Anayasal bir hak olmasına rağmen sözleşmeli ve ücretli öğretmen sömürüsü devam ettirildi. Ataması yapılmayan öğretmenler ordusu daha da büyüdü. Bilimin yuvası olması gereken üniversitelerde siyasi baskı arttı, antidemokratik yöntemlerle rektörler atandı; üniversitelerimizin uluslararası eğitim arenasındaki saygınlığı ve gelişmiş ülkelerdeki üniversitelere kıyasla başarı oranı, bu sene biraz daha düşürülmüş oldu. Eğitim sistemi de bu kötü gidişattan payını aldı: İkili ve taşımalı eğitim garabetleri ile kalabalık sınıflarda eğitim sorunu devam etti. Öğrencilerin pandemi sürecinde yaşadıkları öğrenme kaybı giderilmedi. Derin yoksulluk yaşayan veli ve öğrenciler, sosyal devlet ilkesine uygun politikalar belirlemeyen yöneticiler yüzünden çok zor bir yıl yaşadı. Çocuklarımız musluklardan su içti, aç karnına derslere girdi. Ailesi varlıklı öğrenci ile ailesi yoksul öğrenci arasındaki makas, kapanması çok zor bir biçimde açıldı. Ayyuka çıkan onca skandala rağmen dernek/vakıf maskesi takmış tarikatlar eğitimde cirit atmaya devam etti; mesleki eğitim adı altında yüzbinlerce öğrenci eğitimden koparılıp sermayeye ucuz işgücü oldu” dedi.
“Tablo bu iken, Bakanlığın “2022’de tüm hedeflerimize ulaştık” söylemi, kendi içinde acizlik barındırıyor. Çünkü hem o hedeflerin çoğu eğitimin asıl sorunlarını görmezden gelerek belirlenmişti hem de hedeflerde gelinen noktaya da başarı demek için aptallık derecesinde iyimser olmak gerekir” diyen Uzun, şöyle devam etti: “Bu yılın hedefleri arasında okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması vardı. Oysa biz, “okul öncesi eğitim, eğitimin olmazsa olmazıdır” dememize rağmen bu sürecin zorunlu eğitime dahil edilmemesinin acı sonuçlarını hala yaşıyoruz. Minik öğrencilerin bir çoğundaki adaptasyon sorununun da, yavrusunu okul öncesi eğitim kurumlarına gönderecek maddi durumu olmayan ailelerin birçoğuna Diyanet’in ve tarikatın eğitim adı altında musallat olmasının da ana aktörü olan MEB, kendisini bu konuda başarılı ilan ediyor! “Eğitim ve eğitim hizmetlerine erişimin artırılması” ise MEB’in kendisiyle övündüğü başka bir hedefi. Taşrada çocukların okula gitmek için hala dağ tepe aşmak zorunda olduğu, yeterli okul ve yurt yapılmadığı için yüzbinlerce çocuğumuzun eğitime ulaşmakta zorlandığı ve tarikatların tam da yöneticilerin boş bıraktığı bu alanlardan çocuklarımıza musallat olduğu gerçeklerine rağmen MEB, bizden alkış bekliyor” dedi.
Uzun, şöyle devam etti: “MEB, “okullaşma oranı hedeflerimi de yakaladım” diyor. Yasalarında “zorunlu eğitim diye bir kavram” bulunan bir ülkede okullaşma oranı yüzde yüz olmadıkça bir başarıdan söz edilemez. Üstelik daha yakın zamanda 6 yaşındaki bir kız çocuğunun tarikatçı ailesi tarafından okula gönderilmeyip “evlendirme” adı altında onlarca yıl istismara sürüklediği ortaya çıkmış ve kamuoyu zorunlu eğitimin takibinin ne kadara başı boş bırakıldığını öğrenmişken, bu tablodan başarı çıkarmaya çalışmak büyük çaba ister. Bizim sorularımıza cevap vermeyen ve her sene okullaşma oranındaki ufak yüzdelik kıpırdanmalarla övünen MEB, hala açıköğretimdekiler de hesap edildiğinde 1.5 milyonu aşkın kız çocuğumuzun eğitim sistemi dışında olduğu gerçeğini bile isteye görmezden gelmektedir. Mesleki eğitimin güçlendirilmesi başlığı da bir felakete şık bir tabela asmaktan başka bir şey değil. MESEM denen garabet bile tek başına ortaya koyuyor ki MEB, mesleki eğitim adı altında çocukları örgün eğitimden koparıyor. Cumhuriyet’in çocuklara sunduğu “yeteri kadar azimle çalışırsanız bu ülkede her şey olabilirsiniz” fikri ve umudu, MEB eliyle yok edilmiş durumda. Yoksulluğun ve işçiliğin aileden evlada geçtiği bir eğitim sistemi kuran, çocukları okullardan koparıp işyerlerine iterek onlara “işçisin sen işçi kal” diyen, sermayeye “bu çocukların eti senin, kemiği benim. Üstelik parasını da ben kendi ödeneklerimden karşılayacağım” diyen Bakanlık, bunun için kamuoyundan takdir bekliyor. Çalışma hayatında 2 milyona yakın çocuk işçi bulunmakta ve çocuk işçilerin yaklaşık yüzde 80’i kayıt dışı çalıştırılmaktadır. Türkiye’de çocuk işçiliği ve iş cinayetleri raporuna göre, 2013’ten bugüne kadar en az 811 çocuk iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiştir. İşte MEB’in alkış beklediği tablo bu. MEB’in övündüğü diğer bir alan ise 200 milyon yardımcı kaynağı ücretsiz dağıtmış olmak. Oysa bu kadar yardımcı kaynağa ihtiyaç duyulması bile -son LGS ve YKS’nin de kanıtladığı üzere- mevcut müfredat ve onun ders kitaplarının ne kadar yetersiz olduğunu ortaya koymaktadır. “Köy yaşam merkezleri açtık ve hedefimize ulaştık” diyen Bakanlık, “Peki ilerici kamuoyunun tüm itirazlarına rağmen köy okullarını neden kapattınız? Bunca yıl o okulların viraneye dönmesine neden seyirci kaldınız? Şimdi yanlış sosyal ve ekonomi politikaları yüzünden hayalete dönen köylerde eğitimi nasıl sağlıklı biçimde yöneteceksiniz?” sorularını hala görmezden gelmektedir”.