Ulu Önder Atatürk'ün çocuk sevgisi! Uşak'ta minik Salih'i ve diğer yetimleri yalnız bırakmamıştı Ulu Önder Atatürk'ün çocuk sevgisi! Uşak'ta minik Salih'i ve diğer yetimleri yalnız bırakmamıştı
Uşaklı tarihçi Ömer Aşçı, Milli Mücadele dönemine damga vuran Uşak Hücum Taburu Başçavusu Hüseyin Efendi'nin hiyakesini kaleme aldı. Aşçı, burada Külköy sakinlerinin nasıl Yunan Askeri'nden kurtulduğunu dile getirdi. Aşçı,  "Yunan Ordusu Dumlupınar’da yenilip geri çekilmeye başlayınca ne olup bittiğinden haberi olmayan Külköy halkı köyün üstündeki koruluk alana kaçmıştır. Köylünün aklına şöyle bir kurtuluş çaresi gelmiş; Çivrilli Tüccar Hacı Mehmet (Yıldırım) Efendi'den alınma barut ile yaptıkları bombayı Yunan Ordusu geçer iken patlatmışlar. Türk askerinin geldiğini zanneden Yunan civar köylere uğrayamadan fazla zulmedemeden hızla kaçmışlar" ifadesini kullandı. İşte Ömer Aşçı'nın tarih ve bilgi dolu son yazısı:
Uşak Hücum Taburu Başçavuşu Hüseyin Efendi
Uşaklı İstiklal Savaşı Gazisi Karahallı Külköylü Topaloğlu Hüseyin Efendi (d.1896?)'nin oğlu Kemal Uğur babasından dinlediği savaş hatıralarını dönemin Karahallı Kütüphane Müdürü Ekrem Özyurt ile yaptığı 15 Mart 2017 tarihli röportajında şöyle anlatmaktadır;
“Babam Topaloğlu Hüseyin Efendi, 1896 yılında Kütahya İli Uşak İlçesi Karahallı Nahiyesinin Külköy’ünde dünyaya gelmiştir. Askerlik çağına geldiğinde Erzurumlu Yarbay Abdülkerim Vehbi komutasında ki Teke Sahil Alayı’nda göreve başlamıştır. Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasını takiben 1918 yılının aralık ayında Çukurova Bölgesi Ermeni Lejyonu desteğinde ki Fransız Ordusu’nun işgaline uğramıştır. İşgal kuvvetlerinin yerli halkı intikam hisleriyle öldürmeye ve zulüm etmeye başlamasıyla bölgeye gelen Teke Sahil Alayı 40-50 askerlik bir müfreze görevlendirir.
Bu birliğin başında babam Başçavuş Hüseyin Efendi, şikâyete konu olan Fransız askerlerinin karakolunu basarak bir kısmını öldürdükten sonra geri kalanını esir almıştır.
Osmanlı Ordusu’nun terhis edilmesiyle köyüne dönüp kalaycılık yapmaya başlamıştır. Yunan Ordusu’nun Uşak’a yaklaşmasıyla kamu idaresi komple Bulkaz (Gürpınar) Kazasına taşınmıştır. O sırada Uşak Kuvayi Milliye Teşkilatının Lideri olan İbrahim Kazım Tahtakılıç emrine girerek Uşak Hücum Taburu ’nda Başçavuş rütbesiyle milli mücadeleye katılmıştır. Yunan Ordusu’nun ilerleyişini Ulubey’in İnay Köyü yakınlarında karşılayarak savaşa girişirler. O günlerde cephede savaşan askerlere savaştan kaçmalarını öğütleyerek etkili olan bir askerin komutanın emriyle yakalanıp kurşuna dizildiğini anlatmıştır. Sonrasında Bulkaz (Gürpınar)’a çekilen Uşak Hücum Taburu asker kaçaklarını da takip ederek yakalamakla görevlendirilmiştir. Babam bölgedeki bütün kaçak askerleri topluyor. O zaman kaçak askerler kendiliğinden gelip teslim olursa af oluyor, suçları bağışlanıyor. Babam Bulkaz ’da Kaymakamlık yapan Murat Beyle kaçak askerleri toplarken olsun, başka askeri faaliyetleri yaparken olsun İbrahim Tahtakılıç ’la da irtibatını eksiltmiyor. O zaman Divan-ı harp yok, İstiklal Mahkemeleri var.
Babamın o günlerden hatırlayarak anlattığı bir diğer hatıra ise şöyledir; Sivaslı’nın bir köyünde Yunan’a hizmet eden üç beş kişi Yayalar Köyünü basmışlar. Yayalar Kasaba oldu şimdi. Orada 10-11 kişilik Korumacı Türk Birliği varmış. Gece basmışlar, almışlar Türk Birliğini götürmüşler; asacaklar, kesecekler… Onlar Yunan’a hizmet eden taraf. Onlara, o zaman için, söylemek kusur olmasın “Yunan Cavırı (gâvuru)” diyorlar. Babamın içinde bulunduğu Türk Birliğinin Bulkaz ‘da katırla çekilen bir tek topları varmış, katırları ona koşmuşlar, yürümüşler, o topladıkları askerlerle (asker kaçaklarıyla) Kökez’e gidecekler. Kökez’e gitmek için Banaz Çayı’ndan geçilir, Yayalar ’ın altında Banaz Çayı vardır. Orada tahta bir köprü var. Fakat Yunanlılar Alfaklar Köyüne karargâh kurmuşlar, karargâh kurdukları yere, çevreye, sağa sola da zulmediyorlar, evleri basıyorlar, yiyecek götürüyorlar, bir şeyler yapıyorlar filan. Yunan Köprübaşına nöbetçi koymuş mu diye asker gönderiyor. Asker bakıyor bir Yunan nöbetçisi var. Katırların çektiği topla mecburen köprüden geçecekler. Dere boyunda eski, ahşap, harap bir un değirmeni var, Babam “Gidin” diyor iki askere, “yakın orayı, nöbetçinin dikkatini dağıtalım, köprüden geçelim. İki asker gidiyor, yakıyor, ahşap bina zaten, tutuşunca her yer alev alıyor. Nöbetçi Yunan askeri bir şey var diye koşuyor o tarafa. O arada o rampadan, dereden yukarıya topu çekip Kökez Köyünün yakınına varıyorlar. Oradan köyün görünüvereceği yere topu siper ediyor, bir elçi gönderiyor askerlerini teslim etsinler diye. Onlar da topu görünce korkuyorlar ve “Askerleri teslim edelim bizi mahkemeye vermesin” diyorlar. O askerleri sağlam teslim etsinler, biz de mahkemeye vermeyelim diyor babam. Karşılıklı ve sözlü olarak bir anlaşma yapıyorlar. Oradan alıyor onları, gerisin geri değişik bir yoldan, (Sivaslı’nın başka bir yolu var, Azizler Köyü derler oradan) askerleri Bulkaz’a (Gürpınar) getiriyor.
Millî Mücadele içi çarpışan Karbasan Köyünde Arap Dayı namı diğer Demirci Arap Efe ile Delihıdırlı Köyünde Çatmadım Efe rekabet halindelermiş. Demirci Arap Efe, Çatmadım Efe'nin halka eziyet ettiğini iddia ederek Kaymakam Murat Beye şikâyet etmiştir. Babam kaymakam beyle görüşerek arkadaşı Çatmadım Efe’ye şu sözlerle sahip çıkar; “Kaymakam Bey ben size akıl verecek değilim; bir kişinin ihbarıyla hareket etmektense önce Delihıdırlı ’ya gidip Çatmadım ’la bir görüşelim, gerçeği belki daha iyi anlarız. Ve Sonra Kaymakam Beyle babam Delihıdırlı Köyünde Çatmadım Efe’nin misafiri olurlar. Kaymakam Bey, Çatmadım Efe’nin hal ve hareketlerinden, davranışından, konuşmalarından şikâyet edildiği gibi biri olmadığını anlar ve tahkikatı sonlandırarak geri döner.
Babam Uşak Hücum Taburu Başçavuşu Hüseyin Efendi o günlerden bir diğer hatırasını şöyle anlatmıştır; Demirci Mehmet Efe, Çerkez Ethem emrinde milli mücadelenin başarılı komutanlarından biri haline gelmiştir. Çerkez Ethem’in ihaneti sonrası ne yapacağı merakla beklenmektedir. Uşak Kuvayi Milliye Teşkilatının Lideri olan İbrahim Kazım Tahtakılıç, Demirci Mehmet Efe’ye mesajını iletmek üzere Babam Uşak Hücum Taburu Başçavuşu Hüseyin Efendi’yi görevlendirmiştir. Demirci Mehmet Efe’ye TBMM Hükümeti tarafından Düzenli Ordu’ya Albay Refet Bey komutasında süvari alay komutanı olarak ki 300 adamıyla birlikte katılması yönündeki teklifi ret etmiştir. Demirci Mehmet Efe’yi ikna etmek için görevlendirilen babam Nazilli’ye vardıktan görüşmek için yollar aramaya başlamıştır. Demirci Mehmet Efenin güvendiği Çakır Efe denilen eski efelerden birisi devlete teslim olmuş, af çıkmış, köyünde oturmaktadır. Onunla Demirci Mehmet Efe’ye haber yollayıp görüşmek isteğini iletip kabul edilmiştir. Buluşma tepelik bir yerdeki çeşme başında olmuştur. Efe’nin birkaç kızanıyla gelmiş buluşmaya 70 yaşlarında bir kadın küçümseyici bakışlarıyla dahil olur. Kadın bir süre sonra dayanamayarak “Bize Yunanlılar burada işkence edip, namusumuza, ırzımıza musallat olurken, siz dağda, tepede, at üstünde saltanat sürüyorsunuz, bu su size haram olsun” diyerek testisini çeşmeye çarpıp gitmiştir. Babam ve efeler bu olaydan etkilenmiş ve konuşarak anlaşmışlardır. Babam görüşme bittikten sonra Demirci Mehmet Efeye “Geçtiğin yollarda köylere, çoluğa çocuğa eziyet etmeden geçeceksin” diyor. Efe, “Ben İnay’a kadar o dağları bilirim, oradan öte yanını bilmem.” deyince babam yolu şöyle tarif etmiştir; “Banaz Çayı var, Banaz Çayı’nı takiben hiçbir köye uğramadan Banaz’a çıkacaksınız; oradan yol Yayalar Köyünden, Alfaklar Köyü ile Dere’nin arasından geçilir, Azizler ile Sazak’tan ve Erice ’den (Erice Çiftliği) oradaki tahta köprüden geçip dere boyuna gidersiniz. Zulüm olmazsa köylüler sizlere bol yiyecek ikram ederler. Biz Türk askeriyiz, Türk’üz.” dersiniz demiş. Demirci Mehmet Efe de: “Bey, benim 400 askeri besleyecek kadar kırk katır yükü erzakım var, mermim var, silahım var, cephanem var, her şeyim var. Hiçbir köye geçerken zulmetmeyiz, susarsak sadece su isteriz” diyerek yola koyulmuştur.
Demirci Mehmet Efe emrindeki 300 kişilik süvari kuvveti ve İbrahim Kazım Tahtakılıç önderliğinde ki Uşak Hücum Taburu Kütahya’nın Dumlupınar düzlüğünde birleşip Eskişehir’in İnönü kazası yakınlarında Türk ordusuna katılmışlardır. Babam Uşak Hücum Taburu dahilinde katıldığı I. İnönü Savaşında baldırından yaralanarak köyüne gönderilmiştir.
Yunan Ordusu Dumlupınar’da yenilip geri çekilmeye başlayınca ne olup bittiğinden haberi olmayan Külköy halkı köyün üstündeki koruluk alana kaçmıştır. Köylünün aklına şöyle bir kurtuluş çaresi gelmiş; Çivrilli Tüccar Hacı Mehmet (Yıldırım) Efendi'den alınma barut ile yaptıkları bombayı Yunan Ordusu geçer iken patlatmışlar. Türk askerinin geldiğini zanneden Yunan civar köylere uğrayamadan fazla zulmedemeden hızla kaçmışlar.
Babam İstiklal Savaşı sonrası Uşak’ta kutlanan her Cumhuriyet Bayramı organizasyonuna Uşak Hücum Tabur’undan geriye kalan on iki süvarisiyle birlikte katılırmış. ÖMER AŞÇI
Editör: TE Bilişim